Biz yazarların sık sık düştüğü bir durumdur şu an içinde bulunduğum hal. Nasıl olmasın ki; anlatacak hikâyesi çok olanın nereden başlayacağını bilememesi kadar normal bir durum. “Nasıl oluyor o bahsettiğin şey?” der gibisiniz. Şöyle ki son sayıdan bu yana o kadar hızlı gelişti ki hayatımda takip ettiğim konular, bundan iki ay önce ne yazacağım belli iken şimdi nasıl yazayım da bu ufak heyecanlarımı karşıdaki okuyucuya geçireyim telaşına kapıldım.
Genelde yazılarımın fazla benle ilgili olması, bu sayıda benim ilgilendiğim hobilerim ile ilgili yazı yazmaya teşvik etti beni. Kendi hikâyeme daha sonra devam ederiz. Fakat geçtiğimiz Nisan ayı ve bereketli başlayan Mayıs ayı ile beraber, kafamın içinde sonsuzlaşan bilgi nehrinde sürüklenmekteyim. Bakın durum çok ciddi. 08.05.2016 tarihinde Radiohead A ‘Moon Shaped Pool’ albümünü itunes üzerinden yayınladı. 06.05.2016 tarihinde Red Hot Chili Pappers ‘The Getaway’ albümünden bir single yayınladı ki bu yaz Demet Akalın kop parçalarını isteseniz de duyamayacaksınız çünkü ekip son bir kez sağlam bir albüm yapma niyetinde gözüküyorlar. Bir sürü güzel oyun haberi geldi. Manga haberleri bizi sevinçten çılgına döndürdü ve takip ettiğim diziler gerek sezon finalleri gerek açılış bölümleri ile beni baştan çıkarttılar. Dur yahu hele bir sırayla git dediğinizi duyar gibiyim. Tamam, şöyle yapıyoruz o zaman; ben ufak başlıklar altında heyecanlandığım konuları yazıyorum, sizde ilgilendiğiniz başlıkları bu giriş konuşmasından sonra yavaş yavaş okuyup benimle bu heyecana ortak oluyorsunuz. Şimdiden iyi okumalar diliyorum sizlere…
Müzik Ruhun Seks Yaptığı Yataktır:
Bu başlık altında dergide müzik hakkında konu yazan yazarlarımıza saygı ile…
Tarih 31 Mayıs 2016. Gece saat 11 ve ben bilgisayarda rapor yazarken twitter’dan bana gelen bir uyarı gece gece beni delirtti. Benim gibi Radiohead hayranı herkes bir anda twitter sayfalarına yoğunlaştı. Gördükleri şeyse hiçbir şeydi. Evet, resmi Radiohead twitter hesabında ki tüm bilgiler silinmişti. Bu durum onların resmi siteleri ve facebook sayfalarına kadar tüm sosyal hesaplarına sıçramıştı. İlk saniyelerde düşüncem onların sayfalarının saldırıya uğramış olduğu yönünde olsa da sonraki dakikalarda bu durumun öyle sıradan bir saldırı olmadığının, aslında her şeyin planlanmış olarak yapıldığının bir kanıtı gibiydi. 31 Mayıs’ta İngiltere’deki fanlara bir mektup gönderilmişti. Mektupta ‘BURN THE WITCH, WE KNOW WHERE YOU LIVE’ (meali CADIYI YAK, NEREDE YAŞADIĞINI BİLİYORUZ) yazmakta idi. Gün içerisinde duyduğum dedikodular ve araştırmalarım sonucu şu bilgilere ulaşmıştım. BURN THE WITCH aslında grubun ‘Hail to the Leaf’ albümünde yayınlayacakları fakat daha sonra vaz geçtikleri bir şarkı ismi idi. Peki ama neden broşüre bu yazıyı yazmışlardı? Bunun nedenini daha sonra anladık. Albümün ilk yayınlanan video klipi ve parçasıydı ‘BURN THE WITCH’. Peki, bu durumun cadılarla alakası neydi? 30 Nisan Cadılar gecesi ve 31 Nisanda fanlara gönderdikleri broşür onları bir şeye hazırlıyordu. 1 Mayıs sabahına… Çünkü 1 Mayıs Ulusal Yeniden Doğma Günü (International Dawn Chorus Day) idi.
International Dawn Chorus Day ayrıca Radiohead’in plak şirketinin adıdır. Bir Reddit kullanıcısına göre grup yeniden doğuşlarını ve ilerleyen yaşlarına rağmen kendilerini yeniden nasıl keşfettiklerini anlatmaktadırlar bu mesajlarla. (Bu arada reddit 1999 yılından kalma tasarımı sahip, içerisinde farklı konular barındıran, bir çeşit sözlük sitesine benzeyen fakat forum sisteminde çalışan, son yıllarda önemli kullanıcıları sayesinde birçok bomba haberi aldığımız, dikkat çekici site.)
Biz 1 Mayıs’ı heyecanla beklesek de albüm 6 Mayıs’da yayınlanarak bizleri bir kez daha şok etmiştir. Burn The Witch parçalarına stopmotion tekniği ile çektikleri klip yetmezmiş gibi daydreaming parçalarına bir video klip çekmiş ve yakın çekimlerle olgun Thom Yorke’u gözler önüne sermiştir. Sanki çırılçıplak bir Thom York izler gibiydim. Aşırı yaşlı duruyordu fakat aşırı da seksi… Yönetmen Paul Thomas Anderson mükemmel bir açı yakalamış gibiydi. 360 derecelik muazzam bir açı. Klibi ve parçayı izleyin ve dinleyin. Benim gibi yavaş tempoda çalıp, anlamlı sözlerle desteklenen şarkıları seviyor ve insanların günlük hayattaki davranışlarını anlatan sıradan kliplerden hoşlanıyorsanız eminim bu konuda neden bu kadar heyecanlı olduğumu anlayacaksınız.
Mayıs sadece Radiohead değildi tabi. ‘Red Hot Chili Peppers’ – ‘The Getaway’ albümlerinin ilk single’larını yayınladılar. RHCP o kadar nevi şahıslarına münhasır bir grup ki açıkçası onlardan acayip yenilikler bekleyen biri hiçbir zaman olmadım. Stadium Arcadium albümlerinde, ‘Dani California’ , ‘Snow’ , ‘If’ gibi parçalar yapıp, bunları şimdiden zamanın klasikleri arasına gömen grup 2003 de çıkardıkları en gözde parçalarının bulunduğu albümlerinde 16 parça ile de 1983 de kurulmuş, sıradan bir funk-rock grubu olmadıklarını kanıtlamaktaydılar. Yeni albümlerinin kapağı da çok sevimli. Kapak tasarımcısı Kevin Peterson’a teklif gidince çok sevinmiş fakat kapakta onun imzası olmaması şartı ile kabul etmiş bu projeyi. Grup üyelerine kapağın anlamı, katıldıkları bir programda sorulduğunda ise şu şekilde yanıt vermişlerdir; -‘Normalde biz daha artistik sanat veya simgesel albüm kapakları yayınladık fakat bu kapak aşırı anlamda sıcak ve insansı oldu. Kapakta hayvanlar var fakat insansı hissettiriyorlar ve aslında onlar biziz. Chad Ayı olan, Josh ise küçük kız ve Fela rakun olan ben ise küçük komik kuzgunum…’. RHCP’ı tam özlemişken bu albümün yüreğimizde ki özleme su serpeceğini düşünüyorum.
Gelelim Pink’e. Mutlu ama bir o kadar pürüzlü ilerleyen nispeten başarılı evliliğini her yerde kullanmaya devam eden Pink bu sene albüm çalışması yerine ‘Alice Through The Looking Glass’ filminin müziklerine odaklanmış haldeydi. Filmin fragmanının arkasında çalan Jefferson Air Plane’den bildiğimiz White Rabbit parçasını muazzam seslendiren müziğin kraliçesi, filmin çıkışına doğru yayınlanacak Just Like Fire single’ının müjdecisi gibiydi. 8 Mayısta yayınlanan klibinin başında eşi ve kızı ile ufak bir sahnesi olan Pink, son zamanlarda kafayı taktığı hava dansı (Aerial Dance) ile açılışını yaptığı videoda yine bizleri büyüledi. Yeni albümünde olacağına kesin gözle baktığım parçayı istediğiniz yerden indirip dinleyin ama güzelce dinleyin…
Beyonce 23 Nisan’da Lemonade albümünün fragmanını youtube’da yayınladığında aklım çıktı. Daha sert ve daha karanlık bir Beyonce ekranımda bana bakıyor ve bana doğru yüzük fırlatıyordu. Allah’ım yoksa sonunda haberler doğruydu da o tipsiz Jay-Z den ayrılıyor muydu? Tek çarem albümü beklemekti. Neyse ki aynı günün akşamında albüm Türkiye için clean versiyonda yayınlanmış (küfürsüz versiyonda) ve Exclipt versiyonu için (küfürlü olan) bizi beklemeye almıştı itunesdan. Tabi Tidal (bir nevi yüksek kalitede yasal müzik yayını yapan spotify benzeri bir oluşum) dan albüme hızlı ulaşan arkadaşlarımız, Houston Texaslı kızımızın yırtıcı tarafıyla daha hızlı karşılaşmış oldular. Sonunda çıkan Exclipt versiyonu dinleme fırsatına erişmiş biri olarak size şu kadarını söyleyebilirim albüm muazzam. Albümü indirenler ayrıca 1 saatlik video filmide elde etmekteler. Tüm iltifatlarımı harcadığım ve kendimi tekrar etmek istemediğim için, kelimelerin bittiği yerdeyim. Albümde yaşadığı kötü dönemleri büyük bir açık yüreklilikle anlatan Beyonce evliliğinin üstünde ki kara bulutlara da ışık tutmuştu. Özellikle adının sık sık illuminati ile anılmasına çok canı sıkılan Sasha 6 Inch parçasında örgüte fena göndermeler yaparken son yılların ve benim gözdem olan The Weeknd ile de düet yapmıştır ve ortaya albümün en iddialı parçası çıkmıştır. Merak edenler adına heves kaçırıcı içerik vermemek için daha fazla detay paylaşmayıp sizi farklı bir Beyonce ve onun alter egosu olan Sasha Fierce ile tanışmaya davet ediyorum.
Gelelim ülkemizden müzik haberlerine. Murat Boz piyasada… Evet, piyasada yani bu kadar… Sıla mürekkep albümünü hazırladı ve çıkardı. Görsel anlamda dünyanın bütün ikonlarını taklit eden albüm klasik bir Sıla albümü. Mendil hazırlayın hala bu ucuz numaralara kanıyorsanız. Tarkan evlilik telaşında gelinliğini diktirirken hazırladığı, düğün parasını karşılayacak kadar satmasını umduğu ki bence fazlasını da kazanacağı Türk Sanat Müziği albümü yayınladı. Aslında güzel bir albüm ama yani Yılmaz Morgül ile düet yapsaydı, Bülent Ersoy ile beraber çalışsaydı ne bileyim biraz daha bizden olsaydı şu albüm. Neyse düz cinsel arkadaşların masalarına güzel meze olur Tarkan aplaaaah. Ay sinirlenmeyeceğim yeteeerli…
Kısacası her anlamda bereketli bir yaz bizlerim olacak millet üzülmeyin. Bence yaratıcılık süreci başladı ve tüm sanatçılar 2000’li yılların ölü toprağını üzerlerinden atmaktalar. İleriki günlerde bizi güzel şeyler bekliyor.
Gelelim Oyun piyasasına. Nisan’da oyun mu oynayalım Mayıs’ta çıkacakları mı bekleyelim derken ne yapacağımızı bilmez halde uzun oynanış sürelerine sahip oyunlar bir bir konuldu sıraya. Uncharted 4, Dark Souls 3, The Banner Saga 2, Quantum Break ve dahası… O zaman fazla uzatmadan oyun köşesine alayım sizleri.
Kutu Kutu Pense:
Nisan ayında yapılan oyun duyuruları ve beklenilen oyun haberleri piyasaya bomba gibi düştü. Benim için en heyecanlılardan başlıyorum. Final Fantasy Uncovered etkinliği Nisan ayının 10 unda yapıldı. Etkinlikte çıkacak olan oyunun yeni videosu tanıtılırken Playstation 4 için birde yeni demo yayınlandı. Etkinlikte her şey bu kadar derken oyunun hikayesinin öncesini anlatacak 4 bölümlük bir anime duyuruldu ki ilk bölümü ve diğer bölümleri de youtube üzerinden yayınlanacak olması beni aşırı mutlu etti. Bu kadarla kalmayan yapımcılar FINAL FANTASY XV – Kingsglaive adında uzun metrajlı bir film fragmanı yayınladılar ki; 10 sene önce duyurusu yapılan ve ardından tek tük haberle karşımıza çıkan, platform değiştiren kısacası şekilden şekle giren oyunu adeta özür maiyetinde onca hediye ile gözümüzün önüne serdiler. Bize de açıkçası alkışlamak kaldı. Ayrıca bölümler halinde çıkacak gerçek bir yeniden yapım olan Final Fantasy 7 için ise güzel haberler gelmekte. Oyuna sil baştan başlayan yapım ekibi eski yaratık çağırma yöntemine geri döneceklerini söylemiş ve heyecanımıza heycan katmayı başarmışlardı. 10 sene bekleyen fanlar bir 1 sene daha beklerler artık bundan sonra ne diyelim…
Peki, beklerken zaman geçirmeye ne dersiniz. Soul serisini bilen bilir. Dark Souls ile başlayan bu efsane JRPG ( Japon rol yapma oyunu (Japanese Roll Play Game)) ruhani devamı olan Deamon Souls ile devam etmiş ve bu serinin 2 büyük zorlayıcı oyununa 3.sünü eklemişti. Seriye aşina olanlar zorluk derecesinden bahsedeceklerdir ki elinize aldığınız anda camdan fırlatmak isteyeceğiniz bir zorlukta olan Dark Souls 3 açıkcası beni bile çileden çıkarmıştır. Oyunun henüz 2. Bölümündeyim ve hala geçemediğim bir boss (bölüm sonu canavarı) savaşım var. Vakit bulduğum bir anda geri döneceğim yapım bekleme sürenizde size yardımcı olabilir arkadaşlar. Ama yok ben böyle film gibi bir oyun istiyorum diyorsanız çok şanslısınız. Uncharted Playstation 3 e çıkan tüm oyunlarını Playstation 4 e taşıdı ve yetmiyormuş gibi Uncharted 4 10 Mayısta raflarda yerini aldı. Oyunun Türkçe seslendirmesini Okan Yalabık abimiz yapmış ve ortaya yine muazzam bir iş çıkartmıştır. Yanlış duymadınız oyun sadece Türkçe altyazı ile değil Türkçe seslendirme ile de konsola çıkmış ve bize bu iş istenirse nasıl güzel yapılacağını kanıtlamıştır. Ne diyelim darısı hepsinin başına. Ben Playstation sevmiyorum diyorsanız Quantum Break bilgisayar ve Xbox One’da sizin için yerini almış durumda. The Following dizisinde Shawn Ashmore’un can verdiği baş karakterimizle bir deney sonucu zamanı kontrol edebilen biri haline gelen Jack Joyce’ u kontrolünü ele alıyor ve onun bu bilim-kurgu macerasında başına gelenlere tanıklık ediyoruz. Oyun görsel anlamda sizi çok şaşırtacak ve bilgisayarlarınızı son ramlerine kadar zorlayacaktır bilginize. Ben daha sakin adamım hayatı 8 bit yaşıyorum diyorsanız da Banner Saga 2 sizin imdadınıza yetişiyor. Stoic Games’in geliştiriciliğini üstlendiği The Banner Saga serisi, türün severleri tarafından büyük beğeniyle karşılanmıştı. The Banner Saga 2 ise bu başarıyı devam ettiren yeni bir Stoic yapımı. The Banner Saga 2 ilk oyunda olduğu gibi hikayeye dayalı bir oynanış sunmakta ve taktiksel ögeler içermektedir.
Aranızda pek oyun oynayan var mı bilmiyorum ama yazıyorum işte. Oyun oynayan olsa bile benim gibi Nintendo fanlarının az olduğunu düşünüyorum. Olsun, olan o az çoğunluğa ulaşabilmek adına benim en çok beklediğim Pokemon haberlerini de arada vereyim istiyorum. Pokemon Sun ve Pokemon Moon’un yeni fragmanı yayınlandı ve ilk başlangıç pokemon’larımız belli oldu. Uçuş ve çimen tipi olan bir baykuş, ateş tipi olan bir kedi ve su tipi olan bir fok balığı. Mutlu muyum? Eh başlangıç pokemon’larını zayıf buldum açıkçası. Aranızda oynayanlar bilir pokemon oyunları bir nesilde 2 veya 3 farklı versiyonla çıkar. Her versiyonun kendine ait bir efsanevi pokemo’nu olur ve bu pokemon’lar birbirleri ile kavgalıdır genelde. Siz sahip olduğunuz versiyonun efsanevi pokemon’unu yakalar ve diğer versiyonun pokemon’una karşı sadece savaştırabilirsiniz. Pokemon Sun ve Moon da en beğendiğim efsanevi pokemon, Sun verisonunda oldu. Oyunun bu versiyonunu seçecek ve ilk başlangıç pokemonu olarak ateş tipi pisiyi seçeceğim. Beraber oynamak isteyenlere friend code özelden yollarım anacım.
Yazımda sinemadan da bahsedecek ve vizyona giren süper kahraman filmlerinden konuşacaktım ama boş verdim. Hepsi muazzam Hollywood şişirmesi. Beni aralarında en çok heyecanlandıran tek bir şey var oda Batman: The Killing Joke animasyonunun yayınlanacak olması ki çizgi romanı benim en sevdiğim çizgi romanlar arasındadır. Takipte kalın bu konu hakkında derim Ayrıca yapımcılar 10 Mayısta Joker hakkında bazı önemli bilgiler yayınlayacaktı ama henüz ses seda yok. Bakalım neler olacak.
İyi’de Persona sen hep bizi evlere kapadın yok mu şöyle bizi sokaklara dökecek etkinlik filan diyeceksiniz. Önümüz Haziran. Onur yürüyüşü bizi bekler hanımlar beyler. Öncelikle o gün en renkli kıyafetlerinizi giyinin. Varsa yanınızda sevgiliniz tutun kolundan çıkın sokağa. El ele şöyle bir istiklal turu atın. Yoksa da üzülmeyin dostlarınız vardır elbette el ele gezeceğiniz. O da mı yok ayol çıkın hele bir siz. Vallahi geçen olaylı onur yürüyüşünde bile üzerimize gaz bombası gelirken birini öpüyordum. Bakarsınız sizde yakarsınız aşk ateşini orada. İnsanlar cıvıl cıvıl oluyor, tüm egoları kapı dışarısında kalıyor dostlarım. Siz yeter ki dışa dönük pozitif olun. Ortamda arkadaş edinmek o kadar kolaylaşıyor ki dostlarımla gittiğim yürüyüşte hiç tanımadığım insanların biralarını içiyordum o derece yani. E tamam o senin sosyal kelebekliğin, ben daha ağır başlı biriyim diyorsanız ne diyeyim anam kuruyun da ölün XD. Sizde bunu hak etmişsiniz demek ki. Yazım hakkında merak ettikleriniz olursa derginin sorular kısmına sorun. Elimden geldiğince yanıtlayacağım. Ayrıca varsa merak ettiğiniz, incelememi istediğiniz başka konular yine orada yazabilirsiniz. Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle.