Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken zamanın en hatırlanmayacak kadar eski dönemlerinden birinde, bir ülke varmış. Bu ülkede insanlar sürekli bütünlük, birlik, beraberlik sevgi ve barış mesajları veriyor, ama birbirlerini bir kaşık suda boğmaktan da geri durmuyorlarmış.
Hazırlayan: hepberabear
Sürekli bir ayrışma, ayrıştırma içerisinde kime ne çamur atsak, kimin özel hayatını kurcalasak, azınlık olan kimlere zulmetsek, kimi farklı olduğu için yok etsek, kimi ötekileştirsek diye oturup sürekli hinlik düşünür, düşünmekle de kalmaz eyleme geçer sürekli bir huzursuzluk halini taze tutarmış. Hatta öyle ki bazen meclislerinde bile yumruklar havada uçuşurmuş!
Parlementoda tek başına iktidar olma söz konusu olmazsa ülkede birlik beraberliğin kalmayacağını iktidarın en güçlü partisi tehditvari bir biçimde her gün vurguluyormuş. İnsanlar en çok siyasi görüşünden, etnik kökeninden, cinsel yöneliminden ve cinsiyet kimliğinden dolayı katlediliyormuş. Üstüne bir de bu işler mecliste konuşulsun, insanlar renklerinden dolayı ölmesin dendiği vakit “Onları tartışmak bu yüzyılın konusu değil!” diye gayet net bir tavırla reddediliyormuş.
Biliyorum sizlerin de okurken tüyleriniz ürperdi, demokrasi görünümlü bu anti-liberalist, şekeri azaltılmış, tatlandırıcılı diktatörlük rejimi ülkesindeki insanlara sizler de acıdınız, üzüldünüz değil mi? Zor bir durum olmalı hakikaten. Bize ne kadar da yabancı değil mi? Evlerden ırak! Hayal etmesi bile zor olan bu gayet çağ dışı, geçmiş zamanın kimsenin hatırlamadığı kadar uzak bir yerindeki ritüeller, kurallar içerisinde bir de yaşıyor olsaydık ne olurdu halimiz?
Var mısınız bir düşünelim? Düşünelim derken sizleri de fazla yormak, dertlendirmek istemem, yani demek istediğim empati kurmak bizler gibi “özgürlük” ve “refah” içerisinde bir ülkede doğup büyümüş bireyler için çok zor olabilir, sonuçta bahsettiğimiz şey gerçekte mümkün bile olamayacak ütopyaların en karanlığından bir ütopyalar ülkesi olabilir ancak. Neyse haydi kendimizi zorlayalım da bir düşünelim, cidden böyle bir ülkede yaşıyor olsaydık ne olurdu halimiz?
Benden çok yaşayasıca bir grup “fantezi” meraklısı insan bir araya gelmiş ve demişler ki: “Eğer böyle olsaydı cidden ne olurdu halimiz?”, “Bunları önlemeye yönelik neler yapılabilirdi?”, “Ayrıştırmaya, ötekileştirmeye ve cinsiyetçiliğe karşı ve bu tarz tutumlara maruz kalan kimseleri korumaya yönelik bilimsel bir mücadele mümkün müydü?” İlahi onlar! Üstat Bülent Ortaçgil gibi düşünüp sormuşlar bir de “Nedir bu NORMAL?” diye. Tüm bu düşüncelerin sonucunda hele bir başlasın da devamı gelir, düşüncesi ile eğer bir gün özgürlükler cenneti ülkemiz yanlış yola sapar da işler zorlaşırsa bununla nasıl başa çıkarız düşüncesi ile “1. LGBTİ Ruh Sağlığı Sempozyumunu” düzenlemeye karar vermişler.
(Ne menem şeydir bu sempozyum diye merak edeniniz varsa eğer Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD), Lambdaİstanbul Ruh Sağlığı Komisyonu)
İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nın biricik gönüllüleri taşın altına ellerini koymuş ve demişler ki insanlar heteronormatif kalıpların içerisinden biraz sıyrılıp hem empati becerisi geliştirsin hem de heteroseksüel çoğunlukların toplumunda LGBTİ olmak konusunda başka bir vizyona sahip olsun. Bununla da kalmamışlar “Cinsiyet kimliği nedir, cinsel yönelimler nelerdir, LGBTİ bireyler ve yakınlarına karşı geliştirilmesi gereken sağlıklı tutumlar nelerdir?” gibi ana sorulardan da yola çıkarak bireyler aklındaki tüm sorulara bilimsel yaklaşımlarla cevap alsın diye işe koyulmuşlar. Bu güzel insanlar yalnız kalmasınlar, bu iş hassas bir iş deyip “İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği, İstanbul Tabip Odası, KaosGL, LGBTİ Aileleri ve Yakınları Derneği, Pembe Hayat LGBTİ Dayanışma Derneği, SPoD LGBTİ, T-Kulüp: Trans Erkek Kültür Üretim Platformu, Trans Danışma Merkezi Derneği, Travma Çalışmaları Derneği, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, Türk Tabipler Birliği” sağ olsunlar her zamanki gibi desteklerini bu güzel sempozyumdan da esirgememişler. Eee, bir iş nasıl başlarsa öyle devam edermiş! Bu kadar nadide kurumun bir araya gelip de oluşturduğu bir sempozyumun yetersiz bir içeriğe sahip olması ya da katılımcıları memnun etmemesi pek mümkün gibi durmuyor.
Aslında bizlere de böyle insanlarla aynı atmosferi soluduğumuz için “ütopyalar ülkesinde” bu yüzyılın konusu sayılmasa da aynı yüzyılı böylesine güzel insanlarla paylaşabildiğimiz için haklı bir gurur yaşamak düşüyor ve tabi ki de desteklemek.
Sempozyuma katılma şartları ise şu şekilde:
Sempozyum Psikiyatri Uzman ve Araştırma Görevlilerine, Hemşirelere, Psikolog, Psikolojik Danışman ve Sosyal Çalışmacılara, farklı disiplinlerde toplumsal cinsiyet üzerine çalışan kişilere ve LGBTİ derneklerinde bu alanda çalışan aktivistlere açıktır. Ayrıca belirtilen alanların öğrencilerine ve Tıp Fakültesi öğrencilerine açıktır.
Sempozyum Kayıt Bilgisi
Lisans ve Yüksek Lisans Öğrencisi: 20 TL
Diğer: 50 TL
HESAP BİLGİLERİ:
Banka Adı: Akbank
Hesap Adı: Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği
Hesap No: 0039 – 0155129
IBAN : TR920004600039888000155129
Atölyeler belirlendikten sonra kayıtlar online olarak alınacaktır.
Kaynak: http://lgbtiruhsagligisempozyumu.org/ (Ayrıntılı bilgi için siteyi ziyaret edin.)
Eee bu güzel insanların daha güzel yarınlar için çabalamasını desteklemek, yalnız ya da yanlış olmadığınızı hissetmek, olaylara bilimsel bir perspektiften bakabilme yetisi kazanmak ve en önemlisi yarın bir gün “Ruhumuz daraldı ayol!” dememek için ne bekliyorsunuz? Çıkın çıkın gelin!