HIV ile yaşamak ölüm değildir!

İnsan bağışıklık sistemi vücudu hastalıklara karşı koruyan sistemdir. Bağışıklık sistemimizde bulunan T hücreleri  yabancı molekülleri (antijenleri) tanıyarak savunma cevabı oluşturur. HIV, “Human Immunodeficiency Virus”  yani İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü anlamına gelir. Bağışıklık sistemimizi hedef alan virüs T hücrelerinin içinde kendini çoğaltır. Hücre öldüğünde yeni oluşan virüsler başka T hücrelerini hedef alarak kendilerini çoğaltır ve daha fazla T hücresi kaybetmemize neden olur. Böylece bağışıklık sistemimizi zayıflatır, vücudumuzu hastalıklara karşı savunmasız hale getirir.

Hazırlayan: mistweaver

İlerleyen evrelerde HIV-negatif kişilerde hastalığa yol açmayan mikropların da HIV ile enfekte kişide hastalığa yol açtığı görülür (fırsatçı enfeksiyonlar). Bu evreye AIDS adı verilir. AIDS ise “Acquired Immunodeficiency Syndrome” yani Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu anlamına gelir. Bu tablo HIV’in tedavi ile kontrol altına alınmaması veya tedaviye direnç oluşması nedeniyle virüsün savunma hücrelerini yoğun biçimde istila etmesi sonucu bağışıklık yetmezliğine yol açmasıdır. Bu durumda HIV’i vücudumuzu saldırıya açık hale getiren bir sabotajcıya benzetebiliriz. Kendisi direkt olarak hastalığa yol açmaz ancak savunmamızı kırarak başka mikroplar tarafından çok daha kolay ve ölümcül bir şekilde hastalanmamıza neden olur.  Sabotajcıyı erkenden etkisiz hale getirmek direnci kırılmış bir kaleyi savunmaktan daha kolay olduğu gibi erken teşhisle tedaviye başlamak da kişiyi AIDS tablosundan döndürmekten daha kolay ve etkilidir.

HIV’in ilk olarak maymunlarla kan teması sonucu insanlara geçtiği, sonrasında korunmasız cinsel ilişki, ortak enjektör kullanımı ve anneden bebeğe geçişle insanlar arasında yayıldığı düşünülmektedir. AIDS, 1981’de New York ve San Francisco’da eşcinsel erkekler arasında HIV salgını olana dek keşfedilmemişti. İlk olarak eşcinsel erkek hastalar üzerinden GRID (Gay-related immune deficiency) olarak tanımlanması ve eşcinsellere karşı ön yargı  o yıllarda tedavi için kaynak bulunmasını zorlaştırdı. Sonrasında bunun bir eşcinsel hastalığı olmadığı ve korunmasız cinsel ilişkiye giren, başkalarının kanıyla temas halinde olan (özellikle damar içi uyuşturucu kullanıcıları ve sağlık personelleri) herkesin risk grubu içinde olduğu ortaya çıktı. 1987’de bugünkü kombinasyon terapinin atası olan ilk ilaç geliştirildi. Günümüzde hâlen ilaçlar tam bir tedavi sunamasa da HIV’in çoğalarak bağışıklık sistemimizi işgal etmesini engelliyor, virüsü kanda tespit edilemeyecek kadar aşağı seviyede tutuyor.

Unutmadan: HIV Virüsü yerine HIV, AIDS Sendromu yerine AIDS Tablosu veya AIDS Evresi, HIV’li/AIDS’li yerine HIV ile yaşayan, HIV kapmak yerine HIV ile enfekte olmak ifadelerini kullanmalıyız.

 

HIV’in Bulaşma Yolları

HIV’in bulaşma ihtimali enfekte kişideki virüs yoğunluğuna(viral yüküne) ve bulaş gerçekleşen temas yüzeyinin savunmasızlığına bağlıdır. Enfekte kişinin viral yükü ne kadar yüksekse geçiş sağlayacak sıvının(cinsel sıvı, kan) karşı tarafı enfekte etme ihtimali o kadar fazladır. Aynı zamanda başkasının kanıyla temas etmiş küçük bir iğne batması ve açık yaraya kan teması arasında bulaş yüzdesi olarak fark bulunur.

HIV, dış ortamda güneş ve oksijenle temas ettiğinde dakikalar, hatta kanın miktarına göre saniyeler içinde bulaşıcılığını yitirir.

Korunmasız Cinsel İlişki: Kondom kullanmadan cinsel ilişkiye girmek HIV’in en yaygın bulaşma şeklidir. Cinsel yönelim ayırt etmeksizin korunmasız oral, anal ve vajinal cinsel ilişkilerde HIV bulaşma riski vardır. Şu an dünyada HIV’in en yaygın bulaşma yöntemi korunmasız heteroseksüel cinsel ilişkidir. Genital ülserlerin ve başka cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların varlığı bulaşma riskini arttırır.

Kan ve Kan Ürünleri: İkinci en yaygın bulaşma şeklidir. Enfekte kan, organ veya doku nakli ile bulaşma riski vardır. Damar içi uyuşturucu kullananlar arasında ortak enjektör kullanımı ile kan alışverişi olabileceğinden bulaşabilir. Kan ve kan ürünleriyle temas halinde olan meslek grupları (sağlık personelleri vb) da risk altındadır. Teorik olarak kan alışverişinde bulundurabilecek her türlü işlem HIV bulaşına neden olabilir. Steril olmayan aletlerle yapılan dövme, piercing, akupunktur, ustura/jiletle tıraş da teorik olarak HIV bulaşmasına sebep olabilir.

Anneden Bebeğe Geçiş: HIV gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirme ile bebeğe geçebilmektedir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde bulaşma ihtimali % 20-30 arasındadır. HIV pozitif anne gebeliği süresince tedavi almaya devam eder, doğum sezaryen ile yapılır, bebek doğumdan sonra belli bir süre tedavi alır ve anne bebeğini emzirmez ise bu geçiş 0,5%in altına kadar düşürülebilmektedir.

HIV gündelik temaslarla, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma, el sıkışma, deriye dokunma, okşama, sarılma, öpüşme, gözle görünür miktarda kan içermeyen tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı, yiyecekler, içecekler, çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon, kıyafet, tuvalet, duş, musluk, yüzme havuzu, deniz, sauna, hamam, sivrisinek ve diğer böceklerin sokması, HIV pozitif bir kimse ile aynı ortamda kedi, köpek ve diğer hayvanlarla birlikte yaşamak gibi yollarla bulaşmaz.

 

ELISA Testi, Pencere Dönemi ve AIDS Tablosu

Ulaşımı en kolay ve en ucuz HIV testi ELISA’dır. ELISA (Enzyme-Linked ImmunoSorbent Assay), antijen-antikor ilişkisiyle uygulanan bir test yöntemidir. ELISA testinde HIV dışında çok sayıda virüs ve parazit enfeksiyonu belirlenebilir.

HIV bulaşı gerçekleştikten sonra yaklaşık 3 ay süresince ELISA testinde belirti vermez. Bu döneme pencere dönemi denir. Pencere döneminde kişi, testler negatif sonuç vermesine rağmen HIV-pozitiftir. Bu süre içinde test sonucuna güvenip bulaş açısından riskli hareketlerde bulunan birey başkalarına da HIV bulaştırabilir.

Pencere dönemi geçtikten sonra hastanın kanında ELISA testi ile anti-HIV saptanır. Yalnız her pozitif ELISA testi de 100% doğru değildir, pozitif gelen ELISA testinden sonra doğrulayıcı test uygulanır. Testlerin sonucunda pozitif tanı alan birey tedavisini hekimiyle beraber planlamalıdır. İlaç kullanmayan HIV-pozitif bir bireyin ortalama 8 yıl sonra AIDS tablosuyla karşılaştığı görülmüştür. AIDS aşamasına gelmiş bir bireyde tedavi imkânsız değildir ama daha zordur, çünkü artık sadece HIV ile değil fırsatçı enfeksiyonlara karşı da mücadele verilir. İlaç tedavisinden cevap alan HIV-pozitif bireyler ise AIDS evresine erişmeden yaşamlarını sürdürebilirler.

 

Tedavi

Henüz vücudu HIV’den tamamen temizleyebilecek bir ilaç bulunmamaktadır. Virüs kuluçka dönemine girince aktive olmadan tespit edip yok edebilecek teknolojimiz yok ne yazık ki. Ancak ilaç geliştirilmesi üzerine çalışmalar devam etmektedir. Günümüzde kullanılan Anti-retroviral(ARV) ilaçların etkisi HIV’in çoğalmasını baskılayarak viral yükü azaltmaktır. Tedavi sonucunda hastanın viral yükü azalır ve testlerle tespit edilemeyecek kadar düşer(undetectable). Kişi halen HIV-pozitiftir ancak kanındaki virüs seviyesini başarılı bir tedaviyle “undetectable “ seviyeye çekilmiştir. Kişinin hâlen riskli hareketler sonucu HIV bulaşına sebep olması söz konusudur ancak bunun ihtimali viral yükü tespit edilebilir birine göre daha düşüktür. Tedavisini aksatmayan bireyler hiç HIV’e bağlı enfeksiyon geçirmeden sağlıklı bir şekilde yaşayabilirler.

Her HIV ile yaşayan AIDS değildir!

HIV ile yaşamak ölüm değildir!

PrEP: HIV bulaşı öncesi alınan koruma amaçlı tedavidir. HIV bulaşı gerçekleştikten sonra enfeksiyon gelişme riskini düşürür. Bulaşan virüs enfeksiyon yaratamadan yok edilir. Türkiye’de uygulanmamaktadır.

PEP: HIV bulaşı olabilecek riskli hareketlerden sonra alınan körlemesine önlem tedavisidir. Koruyuculuğu ve uygunluğu (bir anda yüklü miktarda ilaç almaktan dolayı) PrEP kadar yüksek değildir. Türkiye’de uygulanmaktadır.

 

Korunmak

HIV’den korunmak için her türlü bulaşma riski taşıyan hareketten kaçınmak gerekir. Ortak enjektör kullanmaktan, kan kardeşliğinden, kaynağı bilinmeyen/test edilmemiş kan transfüzyonundan, korunmasız cinsel ilişkiye girmekten kaçınılmalıdır. HIV statüsünü negatif olarak bildirmiş biriyle korunmasız cinsel ilişkiye girmek de güvenli değildir. Kişi test sonucu hakkında doğru söylüyorsa bile test sonucu yanlış negatif veya pencere dönemi negatif olabilir ve o kişiyle korunmasız cinsel ilişkiye girmek de HIV bulaşına yol açabilir.

HIV bulaştıktan sonra çok uzun yıllar belirti vermeyebilir. Kişi kendini iyi hissedip korunmasız cinsel ilişkilerle virüsün kolay ve hızlı bir şekilde yayılmasına sebep olur.

Kondom sadece HIV’i engellemez. HPV dışında çoğu cinsel yolla bulaşan enfeksiyona karşı koruma sağlar.

HER ZAMAN KONDOM KULLANIN!

 

Damgalama ve Ayrımcılık

HIV-pozitifler tıbbi durumlarını açıkladıklarında genelde çevresi tarafından dışlanıyor, hatta bu sebeple işlerinden oluyorlar. Toplumumuzun büyük bir bölümünce HIV-pozitifliğin hâlen eşcinsel erkeklerde veya seks işçilerinde görülen bir “hastalık” olarak tanınması ve virüsün en sık görülen bulaşma yolunun korunmasız cinsel ilişki olması HIV-pozitif bireylere yönelik ayrımcılığın temelini oluşturuyor. Toplum tarafından “ahlaksız” kabul edilen bu gruplarla ve eylemle özdeşleştirilmiş HIV-pozitiflik tamamen tıbbi bir durumdur. Namus, ahlak gibi soyut ve subjektif kavramlarla bağdaştırılarak kişi hakkında yargıya varılması sadece HIV konusunda değil her konuda insanları ayrımcılığa iter. Bulaşma yolları hakkındaki bilinçsizlik de eklenince HIV-pozitiflerin stigmatize edilmesinin ana sebeplerinin cahillik ve toplumsal normlar olduğunu söyleyebiliriz.

LGBTI topluluğu içinde de HIV-pozitiflere yönelik yoğun ayrımcılık söz konusudur. Ancak farkına varılması gereken iki önemli konu vardır:

1)Sosyal ilişkilerle HIV bulaşı söz konusu değildir. HIV-pozitif tanısı aldı diye biriyle iletişiminizi kesmeniz sizin konu hakkındaki bilinçsizliğinizi ve ön yargınızı gösterir. Sağlığınıza çok düşkünseniz grip oldu diye bir arkadaşınızı dışlamanız daha mantıklıdır, en azından sosyal temasla size bulaştırma riski vardır.

2)HIV statüsünü konuşmadığın biriyle korunmasız ilişkiye girmekle, pozitif statüsünü açıklayan birini reddetmek çelişkili hareketlerdir. Statüsünü açıklamış kişiyle dikkat edilerek, sınırlar belirlenip güveli bir şekilde yürütülen cinsel tecrübe hiç tanımadığınız biriyle korunmasız ilişkiye girmekten daha güvenlidir.

Pozitif veya negatif! Daha çok merak ediyor ve bilgilenmek istiyorsanız: http://www.pozitifyasam.org

Umarım bu yazı HIV ve AIDS ayrımını yapabilmene, bulaşma yollarını ve nasıl korunacağını öğrenmene, HIV ile yaşayan bireylere empatiyle yaklaşmana yardımcı olacaktır. Her zaman “POZİTİF BAK”man dileğiyle…

2. SAYI
HOMOJEN
Okumak İçin Tıklayın!
İndirmek İçin Tıklayın!

1 Trackbacks & Pingbacks

  1. 2. SAYI – HOMOJEN

Comments are closed.