Demet Yanardağ yazdı: Başgan

Beni tanıyanlar, başganları pek sevmediğimi bilir. Başgan sevmek iman şartı olsa bile sevmek zorunda değilim. Çünkü o kadar çok imanlının içinde, bir imansız olmalı diye düşünürüm…

Birilerinde bulunan başganlık sevdası ben de hiç olmadı nedense, eee bu topraklarda başgan yalakalarının bol olduğunu herkes bildiği için, kendisine yalakalık yapılmasını isteyenler de çoğunlukta oluyor.

Topluma baktığımızda ise genellikle başarısız ya da çıkarcı insanların başgan olduğunu görüyorum. Öyle ki kitleleri sokağa dökerken bile hesap yapmaz 60’ların 70’lerin solcu kafasıyla direnmeyi tekellerine almaya çalışırlar.  Bazen de hiyerarşi karşıtı olduğunu söyleyen gruplar tarafından komisyonlar kurulur. Bu komisyonlar, tek başganlığın yerine çok başganlığı savunmasına rağmen, yenemedikleri egolarını gizlemeye çalışıp,  hiyerarşi karşıtlığını da kullanarak yaptıkları hataların sorumluluğundan kaçma çabasındadır. Öyle ki bu yanlış duruşun yarattığı sorunlar, biz LGBTİ’leri de defalarca vurmuştur.

Örneğin; Onur yürüyüşü çok tartışılmıştır.

Öncesinde farklı siyasi görüşte olan LGBTİ’leri kastederek “Onlarla yürümem” diyen bir sürü insan türemiş dahası hak arayışında ötekileştirme içinde bulunarak Onur yürüyüşünü de tekeline almaya çalışan bir dolu başgan sevdalısının “Onları aramızda yürütmeyeceğiz” demesi de cabası olmuştur.

Sanki Onur yürüyüşüne sadece sol görüşlü ya da anarşist olan, saçlarını rengarenk boyayan, memelerini açan, yılda bir erkek ve kadın kıyafetlerini aynı anda giyebilen insanlar katılabilirmiş gibi… Çarşafıyla, türbanıyla, pala bıyığıyla hatta ülkücü bıyığıyla onur yürüyüşüne de katılamaz mı insan? Her renk olmalıdır orada, her renk hak aramalıdır.

Seneler önce Bursa’da, Türkiye’nin ilk türbanlı lezbiyeni korkmadan kimliğini açıkladığında hem muhafazakarlar hem de LGBTİ’ler saldırmamış mıydı?

Yine seneler önce bir trans kadının aynı zamanda lezbiyen olduğunu açıklamasıyla, hem muhafazakarlar hem de LGBTİ’ler tekrar birlik olup bu kişiye saldırmamış mıydı?

Defalarca gördük. Hak arayışımız baltalanacağı zaman, ötekileştirme başlayacağı zaman, dahası saldırı olacağı zaman, hem muhafazakarlar hem de LGBTİ’ler buna ön ayak oluyor.

İşin içine ötekileştirme girdiğinde, hiçbir zaman anlaşamayan herkes öteleyen oluyor…

Len sana ne benim inancımdan?

Len sana ne benim memelerimden?

Ulen sana ne benim boyalı saçlarımdan ya da türbanımdan?

Farklılıklara saygı göstermek yerine, hiç durmadan saldırırsak, tüm organizasyonlarımıza saldırı olduğunda da kendimizi yeterince savunamayız. Tamam herkese çuvaldızı batıralım, haklıyız da. Kendimize de iğnenin ucundan da olsa dokundursak fena mı?

Ah Ah!

Birbirimizi anlamak yerine, saldırmak. Direnişi tekeline almaya çalışmak. Faşizme karşı bacak omuza deyip, faşizm üretmekte LGBTİ’lerin üzerine yok!

Ulan toplumun seni düttür ettiği bir dünyada, sen aynı şeyi nasıl başkasına yaparsın?

Neyse lafı fazla uzatmayayım bacılar,

Sen onla yürümem, bunla yürümem diye ayrıştırırken birileri senin hakkını gasp ediyor, bu kafayla gidersen bir elli sene daha yürüyemeyeceksin.

Gir çarşaflı arap transının koluna, yine memelerin açık yürü. Olduğun gibi yürü. Birbirini dışlama ki büyüyebilesin… Bak daha da anlamadıysan, anlayacağın dilden konuşayım bacım;

Hornet’ten cicilik, birlikten de kuvvet doğar…

5. SAYI
HOMOJENOkumak İçin Tıklayın!
İndirmek İçin Tıklayın!