Soğuk bir ocak ayında başladı Barcelona serüvenim. Ummadığım bir Anda whatsapp üzerinden gelen bir mesajda “Barcelona’ya gitmeye ne dersin?” yazıyordu.Ve ben bütün can sıkıntımı unutup, beynimde dönen Gipsy Kings şarkıları, Flamenko ve Akdeniz rüzgarlarıyla arkadaşıma olur dedim. Nisan ayı sonuna tarih belirleyip, uçak ve otel rezervasyonlarımızı yaptırdık.
Hazırlayan: Nehir Bakır
Seyahat günü geldi çattı. Yaklaşık 4 saatlik bir yolculuğun ardından artık Barcelona’daydık. Evet Barcelona tutkunun, Flamenko’nun, futbolun,sanatın, alışverişin ve eğlencenin şehri Barcelona. Yazın çok sıcak olduğu için ilkbahar ve sonbahar Barcelona seyahati için en uygun dönemler diyebiliriz. Kaldığımız Hotel Campanileşehir merkezine 7 km uzakta Barbera Del Valles isminde bir semtti. Barcelona seyahati düşünenler için önerim, kalacakları lokasyonu, ulaşım ve diğer imkanları araştırarak seçim yapmaları yönünde olacaktır. Her lokasyondametro ve otobüs ulaşımı olmadığını hatırlatmak isterim. Zira bizim kaldığımız otel şehre uzak olmamasına rağmen sadece taksi ile ulaşım sağlanabiliyordu. Merkeze varış yapıldıktan sonrabir yerden başka bir yere geçmek için T-10 isimli 10 binişlik biletlerden alabilirsiniz. Fiyatı 10 Euro. Eğer vaktiniz sınırlıysa dersinizi iyi çalışıp gitmenizi öneririm çünkü gezilecek yer çok. En çok gezilen ve tavsiye edilen yerlerden bazıları La Rambla caddesi, Park Güell, Gotik mahalle, Montjuic tepesi,Casa Mila (La Pedrera), Casa Batllo, CampNou, Font Magica, Katalan Müzik sarayı, Picasso ve Gaudi müzeleri, PlaçaCatalunya ve Plaçad’Espanya meydanları gibi öncelikli yerleri sıralayabiliriz. Tabii Vaktiniz varsa Girona şehri ve vergisiz alışveriş yapabileceğiniz Andorra Prensliği planlarınıza eklenebilir.Müze ve benzeri kuyruk oluşabilecek turistik yerlere önceden bilet almanızı tavsiye ederim.
Biz gezmeye Montjuictepesinden başladık. Tepeye çıkarkenPobleEspanyol köyü sol tarafınızda kalıyor. Köy adeta bir açık hava müzesi gibi. Tepeye çıkıldığında hakim noktada Katalan Ulusal Sanat müzesini görebilirsiniz. Müzenin avlusu Plaçad’Espanya’ya bakıyor.Manzara tek kelimeyle muhteşem. Bir yandan müzik dinlerken diğer yandan saatlerce etrafı, tepeden aşağıda kalan meydanı ve sihirli çeşme denilen Font Magica’yı izleyebilirsiniz. Deniz havası almak için rotamızı Port Olimpic’e çeviriyoruz. Aynı zamanda meşhur Paellan’ın tadına bakmak için La Barça Del SalamancaRestaurant’ta karar kılıyoruz. Paella en basit tanımıyla Safranlı pirinç pilavı üzerinde Karides, Istakoz, Midye gibi deniz mahsullerinin olduğu yerel bir yemek. Oldukça büyük porsiyonlarla büyük bir tavada servis ediliyor. Yanına ise zeytinyağında kızarmış ekmek üzerine domates soslu Katalan ekmeğini öneririm. İçecek olarak ise yine İspanya’ya özgü Sangria deneyebilirsiniz. Paella artı bir içecek için ortalama hesap 20 euro civarıdır.Mekana ve bölgeye göre fiyatlar değişebiliyor.
İkinci gün Catalunya meydanı ve La Rambla Caddesini geziyoruz.Catalunya meydanı günün her saati kalabalık olmakla beraber, turistik birçok cadde ve bölgenin merkezi konumundadır. La Rambla ise oldukça işlek bir cadde. Burada cadde boyunca yürüyüş yapabilirsiniz. Cadde üzerinde alışveriş yapılacak yer oldukça fazla. Özellikle hediyelik eşyalarınızı buradan seçebilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanlarında çalışan Hintli ve Pakistanlılar Türk olduğunuzu anlayınca Türkçe konuşmaya çalışıyorlar. Onlarla pazarlık yapabilirsiniz. Hatta daha fazla satış yapmak için Kaynana için birşey almayacak mısın tarzı komik diyaloglara da girebiliyorlar Orjinal lisanslı FC Barcelona ürünlerinde ise fiyatlar her yerde sabit. La Rambla’dan biraz yürüyerek CarrerdelsBoters 4 üzerindeki hediyelik eşya ve özel tasarım ürünlerinin satıldığı Art Montfalcon’a giriyoruz. Hepsi birbirinden güzel orijinal tasarım hediyeliklere göz atmanızı tavsiye ederim. Üst katı ise resim ve tablo ağırlıklıdır. Buradan çıktıktan sonra yine yürüme mesafesinde olan Pla de la Seu üzerindeki Barcelona Katedralinin olduğu meydana geldik. Barcelona Katedrali şehirde kesinlikle gotik mimarinin en güzel örneklerinden birisidir. Dışarıda ise sokak müzisyenlerinin müzikleri eşliğinde katedralin merdivenlerinde saatlerce oturabileceğimi düşündüm. Hele ki pırıl pırıl güneşli bir bahar havasıysa keyfiniz tavan yapar. Hava güzel ama oturmak yok çünkü planımızda gezilecek çok yer var. Şehirde iki adet meşhur yiyecek pazarı var. Bir tanesi AvingudaFrancescCambo’dakiMercat de Santa Caterina diğeri ise Ciutat Vella üzerindeki ve en meşhur olanı La Boqueria. Mutlaka girin derim.Envai çeşit adını duyduğunuz ya da duymadığınız meyve ve sebzeler. Et ve deniz mahsulleri, kuruyemişler ve daha niceleri… Rengarenk tam bir görsel şölen. 1-1,5 euro arasında egzotik meyvelerden alıp dolaşırken yiyebilirsiniz. Koklayın,tadın ve yaşayın. Pitaya ve Fruta de la Pasion meyvelerini deneyebilirsiniz. Yedik içtik ve sıra El Born bölgesindeki Picasso Müzesini gezmeye geldi.Şansımıza önceden yaptığımız araştırmalarda bahsedilen içeri giriş kuyruğu yoktu. Ama siz yine de işinizi şansa bırakmayın ve biletinizi internet üzerindeki www.museupicasso.bcn.cat adresinden alın. Bu müzede fotoğraf almak yasak. Ancak Picasso’yuda görelim diye girdiğimiz bu müzeye iyi ki girmişiz diyorum. Picasso’nun dünyası bizi ele geçirdi bir kere. Malagalı Picasso’nun mavi,pembe ve kübizm gibi çeşitli dönemlerini görüyoruz. Hatta o dönemleri yaşıyoruz. Zamanın su gibi aktığı bu müze, tekrar gideceğim bir yer olarak aklıma kazınıyor. Müzeden çıktıktan sonra Flamenko gecesi için plan yapıyoruz. Mevcut birçok seçeneğin içerisinden Palau de la MusicaCatalana’yı (Katalan Müzik Sarayı) seçiyoruz. Bileti önceden almadığımız için akşam 21:30’daki şova bilet bulabiliyoruz. O saate kadar epey vaktimiz olduğu için SagradaFamilia Katedraline gidiyoruz. Katedral şehrin Başlıca simgelerinden ve yine AntoniGaudi imzası taşıyor. Akşamüstü gitmemiz ve önünde oluşan uzun kuyruklar sebebiyle içeriye girmekten vazgeçiyoruz. Yine biletimiz yok çünkü. Demek ki neymiş? Bileti önceden almak önemliymiş.Her bir müzenin biletini kendi sitesinden alabileceğiniz gibi www.getyourguide.com adlı web sitesinden de alabilirsiniz. SagradaFamilia’nın dış mekan resimlerini alıp hediyelik eşya shopuna girmekle yetindik. Gün boyu orası senin burası benim gezmekten epey acıkmıştık. Ayrıca Flamenco Show’una vaktimiz vardı. Biz de bu zamanı yine Gaudi imzası taşıyan Casa Batllo ve Casa Mila’yı (La Pedrera) görerek değerlendirmek istedik.Passeig de Graciametro durağında inip caddeye çıktık.Bu iki bina da yine şehrin simgelerinden. Akşam ışıklandırılmış halleriyle görmenizi de tavsiye ederim. Binaları gezip fotoğrafladıktan sonra iyice acıkıyoruz derken Pans isimli sandviç restaurantına girdik. Koca bir sandviç,patates kızartması ve Kola’dan oluşan bir menüyü 7-8 Euro civarında bir rakama yiyebilirsiniz. Barcelona gibi bir şehir için oldukça uygun fiyatlara sahip. Tapas ve bizdeki Tulumba tatlısına benzeyen Churros’u da mutlaka denemelisiniz.Flamenko saati yavaş yavaş yaklaşmaya başlayınca biz de yavaştan Müzik Sarayına geçtik. Bir yandanShow’un başlamasını bekliyoruz bir yandan Sarayın muhteşem atmosferini gözlemliyoruz. İzleyeceğimiz Flamenko Grubunun adı ArteFlamenco. Muhteşem ve gerçekten profesyonel bir ekip. Bütün Salonu coşturdular ve alkışları sonuna kadar hak ettiler. Flamenko seçerken dikkatli olmalısınız çünkü araştırmalarımızda kötü performansların olduğunu da okuduk. Biz buna fiyat kalite ilişkisi diyoruz. Oldukça yorucu geçen günün sonunda otelimize geri dönüyoruz.
Üçüncü gün için planımız Park Güell ve CampNou’ya gitmekti. Sağlam bir kahvaltının ardından ilk önce Park Güell’e gidiyoruz. Bu arada şehir ve metro haritası edinmeniz çok iyi olur. Parka geldiğimizde öğleden sonrası için bilet bulabiliyoruz. O yüzden parkın biletsiz giriş yapılabilen park kısmında yürüyüşe başlıyoruz. Parkın mimarı AntoniGaudi. Hiç şaşırtıcı değil öyle değil mi?Gaudi eğer bir kazaya kurban gitmeseydi daha neler yapabileceğini tahmin etmeye çalışıyoruz. Park Güell, Güellailesi için Gaudi tarafından yapılmıştır. İçerisinde yürüyüş yolları var. Biz de tepeye doğru yürüyoruz. Bu hem temiz hava eşliğinde doğa yürüyüşü yapmak hem de tepeden Barcelona’yı seyretmek içineşsiz bir fırsat oluyor bize. Ayrıca Park’ın içerisinde Gaudi’nin evi de var. Ev müzeye çevrilmiş. Giriş ücreti ise 7 Euro. Evin içerisinde Gaudi’nin tasarladığı ahşap mobilyaları, Yatak odasını, dua ettiği odayı ve tasarladığı ürünlerin maketlerini görüyoruz. Evden çıktıktan sonra yavaş yavaş sağ tarafa doğru meşhur Hansel ve Gretel evine doğru gidiyoruz. Barcelona görsellerini Google’dan arattığınızda karşınıza çıkan resim işte bu evlere ait. Etrafta bol bol seramik mozaik kullanılmış. Hediyelik eşyalarda da çoğunlukla bu mozaiklerden esinlenilmiş. Parkın güzel havasına doyduktan sonra CampNou ‘ya gitmek için yola çıkıyoruz.LesCourtsmetro durağında iniyoruz. Biraz yürüdükten sonra CampNou’yu tüm ihtişamıyla karşımızda buluyoruz. Girişte hemen sol tarafta hediyelik eşya satan dükkan ve sonrasında caferastaurantı görüyoruz. İçeride önceden bahsettiğim PansRestaurantı görüp giriyoruz. Fiyatından ve lezzetinden emin olduğumuz için tereddüt etmeden orayı seçiyoruz. Yemekten sonra sıra meşhur CampNouexperience turunu denemeye geliyor. Restaurant’ın Karşısındaki gişelerden 23 Euro karşılığında bilet alabiliyorsunuz. Girişte WelcometotheCampNouExperience yazısı bizi karşılıyor. Gezmeye müze kısmından başlıyoruz. Kazanılan bütün La Liga ve Avrupa kupalarını görüyoruz.LeoMessi, Ronaldinho, Rivaldo, Stoichkov, JohanCruff, Suarez gibi efsane futbolcuların ayakkabı ve forma gibi eşyaları sergileniyor. Stadın simge yazısı “MesQue Un Club” yani bir klüpten daha fazlası yazısının hakkını veren bir klüp FC Barcelona. Müze içerisindeki bilgilendirmelerde Barcelona sadece bir Futbol takımı değildir aynı zamanda Katalan kimliğidir yazılarını görüyoruz. Katalan kimliği ise Barcelona’da her yerde. Gittiğiniz zaman birçok yerde Katalan Bayrağı göreceksiniz. Bizde lazım olacak belli başlı Katalanca kelimeleri öğrendik. Ancak bazen merhaba anlamında Hola demenize karşılık Coca Cola diye komik zannettikleri cevaplar alabilirsiniz Müze kısmını gezdikten sonra yavaştan stada geçiyoruz. Bizim gibi birçok turist bu stadı görmek için Experience turu satın alıyor. Stadlarından bile para kazanıyorlar hem de ne para. Stadın çimlerinden bile satıyorlar. Stadda herkes hatıra fotoğrafı çektiriyor. Biz de yenilenmeden önce bu efsane stadı görebildiğimiz için kendimizi şanslı sayıyoruz. Dönüşte futbolcu soyunma odaları, jakuzileri, dua odaları ve basın salonlarını görüyoruz. Son olarak FC Botiga Mega Store dedikleri Lisanslı Barcelona ürünlerinin satıldığı mağaza kısmına geçiyoruz. Bir kaç hediyelik alıp CampNouExperience Turumuzu tamamlıyoruz. Epey yorulduğumuz için Font Magica tarafına geçip su sesi eşliğinde kahvemizi yudumluyoruz.
Ayrıca Barcelona’da Nudistler için en meşhur plaj Mar Bella ve Gay’ler içinde birçok alternatif bulunmakta. Özellikle Eixample bölgesinde Boys Bar, Sky Bar, Night Bar gibi seçenekler mevcut.Barcelona için en uygun mevsim İlkbahar ve Sonbahar aylarıdır. Barcelona’ya gidecek olanlara şimdiden iyi eğlenceler diliyorum.