10 Yıllık Bir Serüvenin Son Adımları “Avengers: Infinity War”

Tam 10 yıl önce, sinemada tek başıma Iron Man’i izlediğimde tüylerim diken diken olmuştu. Iron Man en sevdiğim süper kahraman değildi; ancak o dev ekranda, yıllardır iç çekerek beklediğimiz tarzda bir süper kahraman filmi izlemek, benim gibi çizgi roman delisi için büyüleyiciydi.

Iron Man’in after-credits sahnesinde Nick Furry’nin karşımıza çıkması ve Iron Man’in daha büyük bir evrene giden yolun ilk adımı olduğunun sinyallerini vermesi ile Avengers: Infinity War’a kadar olan yolun temelleri atılmış oldu ve “Marvel Sinematik Evreni” bu yolun resmi ismi oldu.

Aradan geçen 10 yıllık süre zarfında “Marvel Sinematik Evreni” kapsamında çıkan tüm filmler, içerisinde bulunduğumuz “süper kahraman filmleri kuşağı” dahilinde çıtayı hep daha yükseğe koymayı başardı. Bu başarı, sadece görsel efektler veya modellemelerle ilgili değildi; hem oyuncuların, çizgi romanda yer alan karakterlere uyum sağlaması (ki bunun en güzel örneği Iron Man/Tony Stark rolü Robert Downey Jr.’dır) hem de filmlerde işlenen konuların “Marvel Sinematik Evreni” içerisinde, yani daha büyük bir olay döngüsü içerisinde tasarlanmış olmasıydı.

Takip edenlerin bildiği üzere MSE, “Phase” yani “evre/aşama” mantığına göre planlanmış bir yapıya sahipti. Iron Man (2008) filmi ile başlayan ilk evre, The Avengers (2012) ile son bulmuştu. İkinci evre Iron Man 3 (2013) ile başlamış ve Avengers: Age of Ultron ile bitmesi planlanmıştı; ancak bir sonraki evrede yer alacak filmleri desteklemek adına Ant-Man (2015) filmi ile sonlandı. Captain America: Civil War (2016) ile başlayan üçüncü evre ise bu yazının ana konusu Avengers: Infinity War (2018) ile tamamlandı.

MSE’nin, tekil filmlerden sonra ilk büyük adımı olan The Avengers, 2012 yılında gösterime girdikten sonra olumsuz eleştiriler ve Christopher Nolan’ın The Dark Knight üçlemesiyle iyice azıtan “Ama hiç mantıklı değil!” serzenişlerine rağmen birden fazla süper kahramanın, birbirlerinden rol çalmadan düşmanları ile yüzleştikleri özel bir film olmayı başarmıştı. Yönetmen Joss Whedon, Marvel Stüdyoları’nın kendisine geniş bir özgürlük alanı sağladığını ve desteklediğini belirtmiş, ortaya çıkan başarıyı Marvel Stüdyoları’nın bu desteğine bağlamıştı. (Stüdyonun, bir filme fazla müdahalesinin ne kadar kötü sonuçlanabileceğini Suicide Squad ve Justice League filmlerinde gördük)

İkinci büyük adım olan Avengers: Age of Ultron ise MSE içerisindeki ikinci büyük adımdı; ancak biraz da olsa Captain America: Winter Solider’ın gölgesinde kalmıştı. Agenvers: Age of Ultron çekimleri sırasında Joss Whedon – Oyuncular – Stüdyo ekseninde yaşanan gerilimler filme yansımış; öte yandan Anthony Ruso ve Joe Ruso kardeşler tarafından çekilen Captain America: Winter Solider’ın daha olumlu eleştiriler alması Marvel Stüdyoları’nı ufak bir değişikliğe iteklemişti. 2016 yılında gösterime giren Captain America: Civil War’ın başarısı, Marvel Stüdyoları’nın filmi Ruso kardeşlere teslim etmekle ne kadar doğru bir karar verdiklerinin göstergesiydi.

2018 yılına geldiğimizde ise Marvel Stüdyoları hem 3. Evreyi bitiren hem de listeleri alt üst eden esas bombayı patlattı: Avengers: Infinity War!

“Motherf…” (Samuel L. Jackson a.k.a. Nick Furry)

“Etki, tepkiyi getirir” sözünün hakkını veren bir film oldu Avengers: Infinity War. 10 yıl ve 18 filmlik bir altyapının ve tecrübenin sonucu olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır zira elde ettiği rakamlara, satılan bilet adetlerine ve yapılan yorumlara baktığınızda, Marvel Stüdyolarının turnayı gözünden vurduğunu görebilirsiniz.

Captain America: Winter Solider’ın elde ettiği başarılar ve aldığı olumlu yorumlardan sonra Avengers: Infinity War’ı Ruso kardeşlerin ellerine bırakan Marvel Stüdyoları -belki de- verilebilecek en doğru kararı vermişler. Film, ilk sahnesinden sonra sahnesine kadar “bu bir Roso biraderler filmidir” diye bağırmakta.

Geride bıraktığımız 10 yıllık süre içerisinde vizyona giren tüm Marvel filmlerine göz attığınızda karşınıza belirli bir hikâye akış şeması çıkar. Kahraman veya kahramanlar bellidir, düşman bellidir, mekân bellidir… Klasik bir hikâye akışı vardır; ancak Avengers: Infinity War, mahşer yeri gibi bir film. 10 yıl boyunca izlediğimiz filmlerim tüm kahramanları orada. Kalabalık bir oyuncu kadrosu, birbirinden farklı mekanlar, aynı anda ilerleyen birden fazla olay… Bu sebeple Marvel Stüdyoları & Ruso kardeşler farklı bir yöntem izlemeye karar vermişler ve Marvel’in uzun zamandır çizgi romanlarda uygulamakta olduğu “event” mantığını filme uyarlamışlar. Yani Avengers: Infinity War’da, eski filmlerdeki gibi konu belirli bir karakter, grup veya mekân çerçevesinde değil, ana olay ve onu etkileyen diğer ufak olaylar çerçevesinde ilerleyip nihayetinde bir noktada birleşmekte.

Bu durumun en büyük handikabı sayılabilecek “karakterlere yeterince denilmemesi” durumu ise olayların yoğunluğu içerisine yedirilmiş ve görmezden gelinebilecek bir seviyeye çekilmiş durumda. Avengers: Infinity War, bu bakımdan bana Ertem Eğilmez filmlerini anımsattı. Rahmetli Ertem Eğilmez’in filmlerinde de birden fazla başrol olmasına rağmen hepsine hakkıyla yer verilir ve esas olay çevresinde kopukluk olmadan konu işlenirdi. Ruso kardeşler, tıpkı ertem eğilmez gibi olayı ön planda tutarak karakterleri de hak ettikleri konuma yerleştirmeyi başarmış durumdalar.

-DİKKAT: Bu noktadan sonrası spoiler içermektedir!-

Avengers: Infinity War, daha önce de belirttiğim gibi, bir “olay” filmi durumda ve bu olayın temelinde, The Avengers filminden bu yana ara ara görme şansı elde ettiğimiz Deli Titan Thanos bulunmakta. Filmimizin kötü adamı Thanos, 2012 yapımı The Avengers’tan beri beklediğimiz bölüm sonu canavarımızdı ve sonunda, tüm haşmeti ile arz-ı endam etti.

Thanos’u çizgi romanlardan tanıyanlar “hani aga, Lady Death nerede?” diye sorabilirler zira çizgi romanlarda yer alan Thanos ile filmde yer alan Thanos arasında bazı farklar var. Çizgi roman evreninde Thanos, Lady Death’e yani Ölüm’ün kendisine âşık olduğu için evrenin yarısını yok etmeye and içen deli bir titan. Bu durum, Thanos’un kendi başına verdiği bir karar değil; zira Lady Death’in, sevgisine ve aşkına layık olabilmesi adına Thanos’tan istediği tek görevdir.

MSE içerisinde ise Thanos daha aklı başında, motivasyonu rasyonel temellere dayanan bir karakter. Gelişim yıllarında evrendeki dengesizliği görmüş ve çözüm olarak evrendeki sınırlı kaynaklara karşılık olarak, var olan canlılığın %50’sini yok ederek evrene denge getirme düşüncesi geliştirmiş. Günümüz kaynak problemleri göz önüne alındığında, çizgi roman evrenini bilmeyenlerin konuya vakıf olması için daha makul bir sebep. Bu noktada tek eksik kalan husus, Thanos’un deliliğinin biraz daha detaylandırılmaya ihtiyacı olması. Filmden çıkan birisi “Bu herif neresiyle düşünüyor? Neden kaynakları arttıracağına yaşamı yok ediyor?” diyebilir. (Filmden sonra bu durumun üzerine biraz düşündüm ve belki bir sonraki filmde bununla ilgili bir ters köşe olabilir diye düşünüyorum.)

Yaşamı boyunca gittiği her yere ölümü götüren Thanos, tek tek gezegenlere gitmekle bu işin bitmeyeceğine kanaat getirerek daha etkin bir yöntem arıyor ve “Sonsuzluk Taşları” adı verilen bir grup özel tılsımın bu işi bir parmak şıklatma hareketiyle çözebileceğini öğreniyor. Sonrası ise malum, Thanos, Sonsuzluk Taşlarının peşine düşüyor.

Nedir bu “Sonsuzluk Taşları” diyecek olursanız, şu şekilde tarif edebilirim: Sonsuzluk Taşları, evrenin yaratışı anında ortaya çıkan ve sınırsız güce sahip olan altı renkli kristalden oluşmakta. Her bir kristal bir güce sahip: Zaman – Uzay – Güç – Gerçeklik – Ruh – Zihin. Bu taşları, MSE içerisindeki filmlerde zaman zaman gördük: Zaman Taşı ve Zihin Taşı The Avengers filminde yer alan mavi küp Tesserect ve Loki’nin kullandığı asa olarak karşımıza çıkmıştı; hatta Zihin Taşı Avengers: Age of Ultron’da Vision’ın alnına yerleştirildi. Gerçeklik Taşı, Thor: Dark World filminde yer alan Aether, Zaman Taşı ise Doctor Strange filminde karşımıza çıkan Eye of Agamoto olarak göründü. Güç Taşı, Guardians of Galaxy’de direk olarak bize sunuldu. Sadece Ruh Taşı ile ilgili hiçbir bilgi verilmemişti; ancak Avengers: Infinity War’da Ruh Taşı ile de tanışma şerefine erişiyoruz.

Sonsuzluk Taşları, bir araya geldiklerinde kullanıcısına her türlü sonsuz bir güç bahşetmekteler. Thanos, sahibi olduğu Sonsuzluk Eldiveni ile bu taşları tek seferde kontrol etmenin yolunu bulmuş ve nihai amacına ulaşma konusunda bir adım ilerlemiştir.

Film, Thor: Ragnarok’un kaldığı yerden başlamakta; Thor: Ragnarok’un after-credits sahnesinde Asgard’dan yola çıkan mülteci gemisi, Thanos’un gemisi ile karşılaşmaktaydı. Avengers: Infinity War, tam bu noktadan konuyu devralmakta. Filmin ilk sahnesinde, gemideki herkesin öldüğünü ve Thor’un Thanos karşısında yenildiğini görüyoruz; ayrıca Thanos’un elinde Sonsuzluk Eldiveni’ni ve eldivenin üzerinde Güç Taşını da… Buradan anlaşılıyor ki Thanos, Güç Taşı’nı muhafaza eden Nova Corps’a çoktan saldırmış ve işlerini bitirmiş. Thor: Ragnarok sırasında, Asgard’ın kutsal emanetler odasından Tesserect’ı araklayan Loki, başarısız bir plan sonucunda Uzay taşını Thanos’a kaptırıyor ve son nefesini veriyor. Altı taştan ikisini toplamış olan Thanos ise, iki taşın Dünya’da olduğunu söyleyip dört kişilik özel ekibini Dünya’ya yönlendiriyor; kendisi ise Gerçeklik Taşı’nın peşine düşüyor. (Aradaki bazı detayları atladım ?)

İzlediğimiz bu ilk sekanstan sonra film birden fazla hat üzerinde eş zamanlı olarak ilerlemeye başlıyor. Filmde yer alan tüm kahramanlar farklı gruplar halinde bir araya gelerek, farklı mekanlarda geçen olaylar silsileleri ile nihai sona doğru sürüklenmeye başlıyorlar. Örneğin Iron Man, Spider-Man, Doctor Strange ve Bruce Banner dörtlüsü, New York’a gelen Thanos’un adamları ile savaşırken Thor, Groot ve Rocket Racoon Mjolnir’in yerine bir silah yaptırabilmek için Cüce Eitri’yi görmeye gidiyorlar. Geride kalan Guardians of Galaxy ekibi ise The Collector’u bulmak için Knowhere’e doğru yola çıkıyorlar. Bu sırada Dünya üzerinde saldırıya uğrayan Scarlett Witch & Vision ikilisi Captain America, Black Widow ve Falcon tarafından kurtarılıp Wakanda’ya götürülüyorlar.

Hikayedeki bu olay-mekân akışkanlığı, daha önce de bahsettiğim gibi, Marvel’ın çizgi romanlarda uyguladığı “event” mantığının birebir aynısı.

Filmin ilerleyişi ile ilgili olarak bir ikinci durum ise Thanos’un Sonsuzluk Taşları ile ilişkisinin ilmek ilmek işlenmiş olması. Thanos, eldivene taktığı her taş ile daha güçlenirken, karakter olarak da değişimler yaşamakta. Filmin ilk sahnesinde sadece Güç Taşı eldivenindeyken teke tek dövüşlere girmekten çekinmeyen Thanos, Uzay Taşını da alması ile birlikte zırhını çıkartıyor. Gerçeklik Taşını aldıktan sonra ise tekil saldırılardan ziyade kendisin sonuca ulaştıracak esas hamlelere doğru yöneliyor. Eldivene takılan her taş ile daha sakin, daha akıllı ve mantıklı hareket eden bir Thanos görüyoruz filmde.

Filmin geri kalanı ile ilgili olarak gözüme çarpan detayları madde madde aktarmak gerekirse:

-Loki’nin, The Avengers filmine yaptığı gönderme çok güzeldi “We have a Hulk!”

-Hulk’ın Thanos’dan sopayı yiyip bir daha ortaya çıkmaması güzel bir detay oldu aslında; her ne kadar fragmanda Hulk görünse de sonradan Bruce Banner’a daha çok odaklanılması için Hulk filmden çıkartılmış.

-İskoçya’daki sahnelerin en başında Corvus Glaive’in, Vision’ın alnına asa ile çakmasından sonra Vision “tüm silah devrelerim kapandı, bunun olmaması gerekliydi” minvalinde bir şey söylemekte. Bu durum, film boyunca Vision’ın bebek gibi bakıma muhtaç kalmasının esas sebebi. Zihin Taşı’a değen asa, Vision’ın sistemlerini bozmakta. Vision gibi güçlü bir karakterin devre dışı kalması gerekliliği bu noktada güzel aktarılmış.

-Kebapçı Hüsnü’ye selamlar!

-Thor ve Guardians of Galaxy’nin ilk tanıştıkları sahnede Star Lord’un Thor’u taklit etmesiyle ilgili sahnesi gereksiz uzatılmış. Filmdeki tek “meh” dediğim sahne oldu.

-Thanos’un savaşçı ekibi Black Order’a pek önem verilmemiş olsa da Ebony Maw’ın sahneleri gerçekten çok güzeldi. Gücünün ve yeteneklerinin boyutu güzel aktarılmıştı.

-Spider-man, Iron man ve Doctor Strange üçlüsünün Titan’a giderek savaşı Dünya’dan uzak tutma kararı ve Guardians of Galaxy ile bir araya geldikleri sahneler harikaydı. Star Lord şu anda MSE’nin en çok küfredilen karakteri olsa da, filmdeki en güzel savaş sahneleri Titan’daydı.

-Wakanda sahneleri gerçekten güzel kurgulanmış durumda; ancak Hulkbuster zırhının oraya nasıl götürüldüğüne veya karar aşamasına ait kısacık bir diyalog da konsaymış iyi olurmuş.

-Nidavellir sahneleri ve sonrası Thor için iade-i itibar niteliğinde olmuş. Dev boyutlu Cüce halindeki Eitri ile tanışmak ve Stormbreaker’ın hazırlanmasını görmek beklendiği kadar epik bir sahne ortaya koymasa da, durumun karanlık ve umutsuz vaziyeti içerisinde güzel resmedilmiş. Thor’un cüce yıldız’ın ışığı için kapağı açtığı sahne ise Captain America: Civil War’da, Captain America’nın helikopteri tuttuğu sahnenin bir benzeri kıvamında. Stormbreaker ise çok güzel bir seçim olmuş silah bakımından zira isim olarak çizgi romanlarda Beta Ray Bill’in silahına; cisim ve güç olarak da ultimate evrenindeki Thor’un Mjolnir’ine atıfta bulunmakta. Sapının da Groot tarafından yapılması da zaten Groot’un ergenlikten çıkıp büyümesine dalalet olabilecek şekilde “Groot sonunda bir baltaya sap oldu” esprilerine zemin hazırladı.

-Thor’un Wakanda’ya inişi ve tüm gücüyle saldırması “Strongest Avenger” lakabını sonuna kadar hak ettiğinin kanıtıdır. Filmde nabzımın zirve yaptığı ve tüylerimin diken diken olduğu tek sahnedir Thor’un gövde gösterisi.

-Star Lord’un Titan’da gösterdiği tepki, her ne kadar hepimizden küfür yemesine sebep olsa da, karakterin ruh halini düşündüğünüzde “tam da olması gereken şekilde” davrandığını fark edebilirsiniz. Guardians of gGalaxy 2’de babası delik deşik etmesini hatırlayın; aynı tepkiyi verdiğini göreceksiniz.

-Ve ünlü parmak şıklatma sahnesi… Çok güzeldi.

-Herkesin etrafta ne olup bittiğini anlamadan toza dönüşmesi; bu sırada sadece Spider-man ve Mantis’in yetenekleri sayesinde öldüklerini fark etmeleri çok güzel bir detaydı. Spider-Man’in Iron Man’e sarılıp duygusallaşması hepimizi bir parça etkilemiştir.

-Tozlardan geriye kalanların orijinal Avengers ekibi olması dışında beni şaşırtan Doctor Strange, Spider-Man ve Black Panther’in de göçüp gitmiş olmaları.

-Filmle ilgili bir diğer detay ise Iron Man ve Captain America’nın hiç karşılaşmamış olması. Groot bile Captain America ile tanıştı; ama yine Iron Man ve Captain America bir araya gelmedi.

-After-Credits sahnesinde Nick Furry’nin çağrı cihazından mesaj gönderip Captain Marvel’i göreve çağırması ise bir sonraki sene hakkındaki yorumları güçlendirmekte.

-Ruso kardeşler, her ne kadar filmin yönetmen koltuğunda oturuyor olsalar da, filmle ilgili farklı karakterlerin sahnelerini çekerken, o karakterlerin filmlerini yönetmiş olan yönetmenler ile sürekli iletişim halinde olmuşlar. Bu durum ise filmle her karakterin özgünlüğünü koruması şeklinde yansımış durumda. Eğer sadece Russo kardeşlere kalsaydı, savaş alanında Rocket Racoon ve Winter Solider arasındaki silah ve kol muhabbeti veya Captain America ve Groot arasındaki tanışma faslı gibi muhabbetler pek dönmezdi.

-Filmde, Star Lord ve Thor arası atışma sahnesini saymazsak esprilerin tamamı yerinde ve dozunda kullanılmıştı. En beğendiğim olay ise Thor’un, Rocket Racoon ve Groot ile olan muhabbetiydi. Rocket Racoon’a sürekli tavşan demesi ve Groot’dan “bu da arkadaşım ağaç” diye bahsetmesi çok sevimliydi.

Son Söz:

Avengers: Infinity War ile Marvel Stüdyoları üçüncü evreyi de bitirmiş durumda. 2018 ve 2018 yılı içerisinde (Deadpool2’yi saymazsak) önümüzde Ant-Man & Wasp ve Captain Marvel olmak üzere iki film yer almakta ve sonrasında Avengers: Infinity War Part II ile hikâye kaldığı yerden devam edecek. Şu ana kadar, bir sonraki filmler ile ilgili olarak birçok teori üretilmiş olsa da, ters köşe yaşama ihtimalini mümkün kılan birçok nokta yer almakta.

Süper kahraman filmleri geniş bir kitle tarafından popcorn filmler olarak anılsa da, Avengers: Infinity War hem görsel şölen sunması bakımından hem de senaryo bakımından, adım adım sonlanmaya hazırlanan Marvel Sinematik Evreni’nin namına uygun bir yapım olmuş.

Yıllardır aynı evren içerisinde geçtiğini bildiğimiz ve merakla izlediğimiz filmlerin en güzel yönlerini bir araya katarak ortaya çıkarılan bu filmi, çok popüler olduğu için veya çizgi roman dünyasından uzak durduğu için yerden yere vurmaya çalışan insanlar elbette oluyor; ancak onlara pek de kulak asmamak gerekli.

Avengers: Infinity War, gerek fragmanlarıyla gerekse bunca yıllık bekleyişin verdiği gazla yükselen beklentileri yeterince karşılayan bir süper kahraman filmi. Marvel Stüdyoları, 10 yıldır biriktirdiği tüm tecrübeyi Avengers: Infinity War bünyesinde birleştirerek, süper kahraman filmi yapmaya niyetlenip de pastadan pay almaya çalışan diğer firmalara en büyük darbeyi indirmiş vaziyette.

Şimdi sıra Avengers: Infinity War’dan tam bir sene sonra, yani Mayıs 2019’da gösterime girecek olan devam filmini beklemekte.

Hazırlayan: bioedipus

11. SAYI

HOMOJENOku

İndir

1 Trackbacks & Pingbacks

  1. 11. SAYI – HOMOJEN

Comments are closed.