Toplumda sivilce veya akne olarak adlandırılan cilt lezyonlarının tıbbi terminolojide geçen adı Acne Vulgaris’tir. Acne Vulgaris’in etiyolojisinde pilosebase glandlar (kıl köküne açılan yağ bezleri)’ın salgıları sonucunda bölgede birikmesi ve her insanın derisinde bulunan bakterilerin bu salgıları kullanarak kronik olarak çoğalması ve bölgeyi enfekte etmesinden doğan bir hastalıktır.
Acne Vulgaris sıklıkla ergenlik döneminde kendini gösterir. Erkeklerde 16, 19 yaş; kadınlarda ise 14,17 yaş en sık gözlenen zaman dilimleridir fakat kırklı yaşlarda dahi gözlemlenebilir. Hastalığın ergenlik döneminde kendisini sıklıkla göstermesinin sebebi vücudun değişen hormon yanıtı ile androjenlerin fazla salınmaya başlamasına bağlanabilir. Sonuçta sebum üretimi ciltte artar ve mikroorganizmaların bu alana kolonize olması ile neticelenir. Bu lezyonlar başta yüz olmak üzere gövde ve sırtta da görülebilir.
Hastalığın genetik ayağı da bulunmaktadır, ailesinde de bu hastalığı taşıyan bireylerin acne vulgaris ile karşılaşma riski daha yüksektir. Ayrıca hastalığı tetikleyen diğer faktörler de menstürel siklus (mensturasyondan 2/7 gün önce sıklığı arttığı bildirilmiştir), ultraviyole ışınlara maruziyet, stres, terleme olarak sıralanabilir. Toplumda sıkça bahsedildiği gibi tüketilen yiyecekler ile akne oluşumu arasında anlamlı bir sonuca ulaşılamamıştır fakat kan şekerini hızla yükselten besinlerin (çikolata, beyaz ekmek, patates ve fastfood besinler) akne oluşumunu tetikleyebileceği belirtilmiştir. Ayrıca akne oluşumu ile karaciğer rahatsızlıklarının arasında da bir bağlantı yapılan çalışmalarda bulunamamıştır.
Lezyonların sıkılması bölgenin açık bir yara haline getirilmesine sebep olur ki bu durum kesinlikle istenmemektedir zira bölge ikincil enfeksiyonlara da açık hale getirilmiş olur. Lezyonlar eğer olağandan daha şiddetli ise iz bırakarak iyileşebilir. Özellikle yüzde gelişen lezyonların ve eski lezyona ait izlerin hastayı psikososyal olarak da etkilemesi göz önüne alınacak olursa hastaların medikal destek alarak süreci yönetmesinin en doğru seçenek olduğu ortadadır.
Tedavi sürecinde hastalık yoktur hasta vardır anlayışı hakimdir ve hastanın kliniğe geliş durumuna göre tedavi protokolü düzenlenir. Lezyonlar çok şiddetli değilse ilk etapta belli krem ve losyon tedavileri uygulanır ve hastalığın yanıt verip vermemesi izlenir. Eğer yanıt alınamadı ise vücudu sistemik olarak etkileyen ajanlara geçilir ve yaklaşık ayda bir olan takiplerle hastadan kan da alınarak genel görünümün nasıl gittiği incelenir.
Hastalık sırasında şiddetli ilerleyen ve nekahet döneminde izler bırakan lezyonlar için de peeling tedavi uygulanabilir ve bu tedavinin başarı şansı %70’ler civarındadır.
Hazırlayan: drmurti