boyAlikus yazdı: Çocuğunla oyna!

6 yaşında evlendirilen Tahani ve o da bir çocuk gelin olan eski sınıf arkadaşı Ghada, evlerinin önünde kocalarıyla duruyor.

Aysel’le Elif yaz tatilinde aileleriyle köye gitmişlerdi. İkisi de kuzindiler (akraba kız çocuğu), aileleri köklerini ve geleneklerini öğrensinler diye götürdüler ve de büyüdükleri şehir dışında bir hayat olduğunu da göstermek için. İkisi de akrandı, bir kuzinleri de köyde vardı; amca kızları, onlardan 1 yaş büyük ve 13 yaşında, adı da Sevgi…

Sevgi tüm ısrarlarına ve de itirazlarına rağmen geçen sene kendinden 6 yaş büyük İsmet’le evlendirilmişti. Sevgi’nin babası kız kısmı okumaz, köy yerinde okuyup n’apacak, bir boğaz daha eksilir  hem de gözünü kocasının yanında açsın dediydi..! Öyle ya bir boğaz daha eksilir, hem güzelce de adı çıkmadan evlensin diye inatlaştıydı karısıyla… Karısını da küçük yaşta almıştı, gül gibi geçinip gidiyorlardı, fazla gözü açılan kadın herkese zarardı; o da öyle öğrenmişti atalarından…

Aysel’le Elif oynuyorlardı bahçede, Sevgi yanlarından geçerken, cıvıl cıvıl kıpır kıpır koşuşturuyorlardı; oradan oraya saklambaç oynarken.

Aysel: Sevgi, sende gelsene dedi, beraber oynarız iki kişi çok sıkıcı.

Sevgi: Olmaz, çocuğa bakmalıyım, dediyse de ısrarlara dayanamadı.

Güle oynaya oynuyorlardı, Elif sayıyordu, kızlar saklanmaya çalışırlarken ve Sevgi hızlı koşup iyi bir yere saklanmaya çalışırken, oğlu kucağından düştü… Oğlunun kafası taşa çarpmıştı, neyse ki çok bir şeyi yoktu. Akşam kocasına ve kaynanasına anlatmaya çalışması nafileydi, kaynanasından dayak yerken,

– Çocuğunla oyna, dedi… Sen evli bir kadınsın!

Elbette bu bir hikaye lakin gerçek olmadığını kim iddia edebilir ki yahut sadece isimlerin değiştiğini!

Bu yazıyı siz okurken, nisan ayına girmiş olacağız ve yurdumuzda 23 Nisan çocuk bayramı kutlanacak, Sevgi gibi nice kızların kutlayamayacağı, Alilerin, Velilerin de çalışmak zorunda olduğu; içinde sadece bazı çocukların (çalışmak yahut evlenmek zorunda olmayan şanslı azınlığın) olduğu ÇOCUK BAYRAMI!

Çocuk gelin (!) halkın verdiği isim; oysa doğru tanım PEDOFİLİ! Vücut ve ruh bütünlüğü sağlanmamış bir çocuğu gelin etmek, bir erkeğin seks kölesi olması için harcamak, pedofil hasta herifler kadar, SUÇA ORTAK OLMAKTIR!

Kaldı ki 18 yaş altı gebelikler ve cinsel ilişki bile düşük doğulara yahut kadının ileride çocuk sahibi olamamasına sebebiyet verdiği, tıbben savunulan görüşlerdendir.

Din, gelenek-görenek yahut herhangi bir sebep gerekçe olamaz…

Bizim gibi az gelişmiş ve Ortadoğu’daki, 3. dünya ülkelerinde, özellikle de “din” eksenli toplumlarda; kız çocukları, arada erkek çocuklarını da olsa erkenden evlendirmek, diri diri mezara gömmekle eşdeğerdir!

Eğitim alamayan,  kendi daha çocukken “kadın” olmaya zorlanan çocuklar, yarının hastalıklı toplumlarına davetiye çıkarma hatta ve hatta kocaları tarafından öldürülecek kadınlara aday etmektir, ailelerin kendi eliyle ve bile isteye!

Kadının kadın olabilmesi için, eğitim alamasa bile özgürleşmesi için öncelikle kendi ayakları üzerinde durmaya ihtiyacı vardır; özgüvenini kazanabilmesi için, 1 kuruş bile olsa kendi parasını kazanabilmeli ki, Erk’ek düzeninde yaşam şansı bulabilsin.

Birkaç gün önce 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladık, çok sağ olsunlar aile bakanlığımız da bu günün anlam ve önemine değinen bir video yayınlamıştı; video ilerlediği an önünüzde akıllara zarar bir kare. Siyah beyaz bir çocuk gelin fotosu, üzerinde ne yazıyordu dersiniz, aklınızı zorlamayayım; kocaman harflerle  “GELENEKTİR!” Bu video yazı çıkana kadar silinir mi bilmem ama üzerinden 6 gün geçmesine rağmen halen youtube’da duruyor!  Yaşadığınız ülkenin kadına ve çocuğa bakışı budur, öyle olmasaydı siz zor verirdiniz kızlarınızı kocaya; sosyal devlet olabilseydi yahut biz kadınların kıymeti olsaydı, her olanağı sağlar o kızların okuyabilmesinin, birey olabilmesinin önünü açardı… Yukarıda Sevgi’nin babası ne demişti; Kadınların gözü açılırsa herkese zarardı! İşin özü bu, kadının gözü açılırsa beylerin saltanatı sarsılır, kadın okur-yazar olursa sorgular yahut sorgulayan, araştıran çocuklar yetiştirir! Niye sizi din safsatası yahut gelenek ve göreneklerle uyutuyorlar sanıyorsunuz ki,  niye gencecik kızlara tecavüz edenlere “ceza indirimi” yapılıyor, eksik eteğe haddini ve de yerini bildirmek için elbette beylerin bacak arasındaki uzantılarının saltanatı yıkılmasın diye!

Çocuk gelinler (!) üzerine kurgulanmış iki video izledim yineliyorum ikisi de kurgulanmış; asıl önemli olan değişkenler ( ülkeler, eğitim, din vs.)

İlki Lübnan’da geçiyor, bizlerle çok benzerlik gösteriyorlar, 12 yaşında gelin ve 50 yaşında damadı yan yana görenler durumu yadırgamıyor bile; bırakın yadırgamayı, yanlarına gelip damadı tebrik edenler bile var! Elbette aklı selim birkaç insanın itiraz etmesi veya tepki koymasını da yok sayamayız, burada itiraz eden ve yüksek şiddetle karşı çıkanlar genelde ne yazık ki kadınlar!

İkinci video Amerika’da geçiyor, belki üzüleceksiniz ama tebrik eden göremedim, ne iyi etmişsiniz diyen de… Videoları dilerseniz youtube ‘da bulabilirsiniz.

Bu videoları ararken, Suriyeli bir çocuk gelinin intihar ettiğini öğrendim. Ayrıca güneyde öğretmen olan bir arkadaşımla aynı anda yazışırken, 12 yaşında Suriyeli bir öğrencisinin zorla evlendirildiğini ve engel olamamanın çaresizliğini de öğrendim…

4+4+4 eğitim sistemi zaten kötü olan eğitimi iyice alaşağı çekmekle kalmıyor, bu sapkınlığın ve kadını ezen düzenin iyice önünü açıyor. O nedenle öncelikle kadınların ve ailelerin kızlarına sahip çıkmayı öğrenmesi gerekiyor, onları ayakları üzerinde durana kadar desteklemesi gerekli.

Hayat ve okutmak zor dediğinizi duyar gibiyim, boğazınızdan kesin yahut dilenin efendim, yoksa onlar sizin kızlarınızın ya boğazını kesecekler yahut dilendirecekler! Ajitasyon yaptığım düşünülmesin yaşadığınız lanet coğrafyayı tanıyın, din denilen zincirlerinizden kurtulamasanız bile azıcık sorgulayıp, eleştirel bakmayı öğrenin! Siz kadınlar hangi gerekçeyle olursa olsun, kızlarınızı erkenden evlenmesine razı olana kadar diri diri kendi ellerinizle gömün, yoksa sizin yerinize el alem seve seve yapıyor, sizin öpmeye kıyamadıklarınızın sırtında sopa; karnında sıpa eksik olmuyor!

Ünzile, Ünzil’den türemiş, anlamı ise: Gönderilmiş, indirilmiş demekmiş sanırım kurban edilen anlamı da çıkarılabilir… Öyle ya, Ünzile de kurban edilmişti…

”Varmadan sekizine

Ergin oldu Ünzile

Hem çocuk, hem de kadın

On ikisinde ana

Bir gül gibi al ve narin

Bir su gibi saydam ve sakin

Susar kadın Ünzile

Yağmuru kim döküyor

Ünzile kaç koyun ediyor

Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor

Yağmuru kim döküyor

Ünzile kaç koyun ediyor

Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor

Korkar durur gitmez

Köyün en son çitine

İnanır o sınırda dünyanın bittiğine

Ünzile insan dölü

Bilinmezlere gebe

Sırların mihnetini yüklenip de beline”

Söz: Aysel Gürel
Müzik: Onno Tunç
Seslendiren: Sezen Aksu

4. SAYI
HOMOJENOkumak İçin Tıklayın!
İndirmek İçin Tıklayın!