Devlet koruması altındaki çocuklar ve sorunları

Ülkemizdeki duyarlılık kavramının yanlış anlatılması ve kavranmasından dolayı birçok doğrudan ve dolaylı ayrımcılıkla karşı karşıyayız. Türkiye’de birçok kesimde “sekter demokrasi” anlayışı var. Toplum kendi sorunlarına duyarlı iken, “öteki” diye adlandırılan toplumsal grubun sorunlarına karşı duyarsız.

Hazırlayan: Hasan Oğuzhan Aytaç

İnsanlar, ayrımcılığa uğrayan diğer toplumsal gruplarla karşılaştırıldığında devlet korumasındaki çocuk ve gençlerin sorunlarının farkında olduklarını ve buna karşı fazlaca duyarlı olduklarını düşünüyor. Ancak bu “duyarlılık” incelendiğinde; SMS mesajları göndererek yardım yapmanın, Kurban Bayramı’nda deri göndermenin, yardım kutularına para atmanın, bir etkinlik ile yurtları ziyaret etmenin ve bu faaliyeti desteklemenin devlet korumasındaki çocuk ve gençlerin sorunlarının çözümü olduğunu düşünüyor.

Halbuki bu etkinlikler devlet korumasındaki çocuk ve gençlerin “yardıma muhtaç” ya da “aciz” olduğu kalıplarını güçlendirme, dolayısıyla toplumsal eşitsizlikleri yeniden üretme potansiyeli taşıyor.

Devlet korumasındaki çocuk ve gençler ne homojen bir grup ne de sorunlarının çözümü kurban bayramında gelen deri ile sınırlı. Asıl mesele, ayrımcılık ve ötekileştirme etrafında gelişen insan hakları ve eşitlik meselesi.

Bütün bu kalıp yargılar kırılmadan, devlet korumasındaki çocuk ve gençlerin haklarının hayata geçirilmesi yönünde sosyal ve politik araçlar geliştirilmediği sürece ayrımcılık ve ötekileştirme ile mücadele çok zor.

Devlet korumasındaki çocuk ve gençlere yönelik ayrımcılık ve etiketleme ile mücadele için toplumsal bilinci dönüştürerek aktif yurttaşlık becerileri geliştirilebilecek alan sivil toplumda yapılan hak temelli çalışmalar öne çıkmalı. Bu yüzden hak temelli çalışma bu kadar hayati bir öneme sahip. Bu temeller üzerine şekillendirilmeyen yaklaşımlar ise faydadan çok zarar getirdiği gibi, başarısızlığa da yazgılı.

Peki, yuvalarda durum nasıl? Uzundur bu alanca hak temelli çalışan Hayat Sende Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Oskay’ın tespitlerini sıralayıp açıklamada fayda görüyorum.

Kurum bakımının istismarın ve ihmalin kaynağı olması
Gelişmiş ülkelerde personel eliyle bakım hemen hemen terk edilmiştir. Personel eliyle bakımın çocuk ve gençlerin hem psikolojik gelişimine hem de fizyolojik gelişimine olumsuz etkileri vardır. Uluslararası istatistiklere göre, kurumlarda yetişen bireylerin suça karışma, cinsel sömürüsü, davranış bozuklukları, canına kıyma akranlarına göre çok daha fazladır. Ayrıca, kapalı kurumların doğaları gereği şiddet üretme potansiyelinden dolayı istismar ve ihmalin oluşabildiği görülmektedir. Bu nedenle, çocuk evi, çocuk köyü, sevgi evi gibi farklı isimlerle kurulan tüm birimlerin kapatılması ve personel eliyle bakımın sonlandırılması; tüm çocukların Uluslararası sözleşmelerimiz doğrultusunda önce biyolojik ailesinde, bunun mümkün olmaması durumunda gönüllü aile, koruyucu aile, evlat edinme modellerinden yararlandırılması, bunun da mümkün olmaması durumunda son çare olarak ev ortamına benzer çocuk evlerinde en fazla sekizer kişinin bulunduğu ortamlarda hayata hazırlanması çalışmalarına devam edilmiştir.

Çocuk ve ailelere ilişkin etiketlenme
Devlet korumasında çocuk ve gençler ile ayrılan gençlerin ve koruyucu aile ile gönüllü ailelerin en önemli yaşama tutunma stratejisi gizlenmedir. Gizlenmenin en önemli nedeni çocuklara ve ailelere yönelik dışlayıcı, ötekileştirici tutumlardır. Çocukları ve aileleri oldukça fazla örseleyen ve görünmeyen bir işaret/içsel sıkıntı anlamına gelen etiketleme ile mücadele edilerek, çocuk ve ailelerin beden ve ruh sağlığının tam olarak hayata atılması için çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

Toplumla bu çocukların arasındaki sosyal duvar
Devlet korumasında yetişen çocuk ve gençlerle toplumun arasında bir sosyal duvar bulunmaktadır. Çocuklara yönelik özellikle medya kanalıyla yapılan olumsuz söylemler çocuk ve gençlerin bilinçlerini yaralamaktadır. Acıma, korku ve merakla karışık bu bakış açısının yaygınlığından dolayı çocuk ve gençler bireyselleşememekte, potansiyellerini gerçekleştirememekte, kendilerini toplumsal hiyerarşinin en altına koymaktadır. Bu bakış açısının yapısöküme uğratılması ve olumlu anlamlarla yeniden doldurulması için çalışmalar yapılmıştır.

Temel yaşam becerilerinin kazandırılamaması
Devlet korumasındaki çocuk ve gençlerinin en önemli sorunlarından birisi, temel yaşam becerilerinin kazandırılmasına yönelik çalışmaların yetersizliğidir. Görüşme yapılan birçok genç, korumadan ayrıldıktan sonra sudan çıkmış balığa döndüğü yönünde geribildirimde bulunmaktadır. Özellikle korumadan ayrıldıktan sonra sosyal ve ekonomik desteklere erişmekte sıkıntı yaşanmakta; sağlık hizmetine erişim kesintiye uğrayabilmekte, istihdam olanakları mevzuatta olmasına rağmen birçok noktada gençler istihdam fırsatlarından yararlanamamaktadır. Örneğin, korumadan ayrılan gençlerin SGK primlerinin beş yıl boyunca devlet tarafından karşılanmasına ilişkin mevzuat, 19/02/2013 tarihinde çıkmasına rağmen henüz yararlanan bir kişi bile yoktur. Bu ve benzeri sorunların çözümü için çalışılmıştır. bu doğrultuda, eğitimler, kamplar ve mentorluklar yoluyla koruma altındaki çocuk ve gençlerin hayata daha eşit ve güçlü bir şekilde başlamasına ilişkin çalışmalar yapılmıştır.

Haklarına Erişememe Örneği: Reşit Olmadan Kurumdan Ayrılmak Zorunda Bırakılan Gençler
Devlet korumasına alınan çocukların bir kısmı, özellikle 1990’lı yıllarda koruma kararının kaldırılmasına iki hafta kala, iki ay kala, üç yıl kala gibi birçok durumda ailesinin yanına döndürülmüştür. Veya yurttan birçok sebepten dolayı kaçan çocukların kaydı silinmiştir. Bu durumlarda çocukların katılım hakkı göz önünde bulundurulmamıştır. Halen Bakanlığın ve alanda çalışan derneklerin tahminlerine göre 15200 civarında bireyin bu şekilde yurttan çıkarıldığı veya gönderildiği görülmektedir. Bu durum, bu bireylerin Korunmaya İhtiyacı Olan Çocukların İşe Yerleştirilmesine İlişkin Tüzük’te yer alan istihdam haklarından “reşit olmadıkları” için yararlanamaması sonucunu doğurmuştur. Bu çerçevede, bireylerin bir kısmı davalar açarak, belirli bazı kazanımlar sağlayabilmesine rağmen, önemli kısmı halen bu haklarına erişmeye çalışmaktadır.

4. SAYI
HOMOJENOkumak İçin Tıklayın!
İndirmek İçin Tıklayın!