muahhhh yazdı: Din ve eşcinsellik…

Şimdi serinin son yazısına geldi sıra.

Aslında konu din olunca, çok bariz bir şekilde, konunun asla kapanmayacağı, asla bir sonuca varılamayacağı bir gerçek.

Doğru nedir? Aklın yolu bir midir? Aynı konu üzerine kaç farklı doğru vardır?

Aklın yolu bir değildir. Her birimiz, aynı konu üzerinde, işe yarayan bir sürü fikir edinir, bunu doğruca savunup, kendi doğrularımızı oluşturabiliriz. Doğrularımız veya doğrular değişebilir, ama gerçekler değişmez. Gerçekler bir tanedir ve bütün doğrular o gerçeğin yansımasıdır. Kişiler eğitim düzeyleri, toplumları, kültürleri ve birçok etkenle o gerçeği yorumlar ve kendi doğrularını oluşturur. Bir nevii doğru, gerçeğin yansımasıdır. Bu yüzden; Dünya’nın bütün bakış açıları aynı zamanda doğru ve aynı zamanda yanlış olabilir. Önemli olan sizin kendinize hangisini yakıştırdığınız, hangisini üzerine giyeceğinizdir.

Bu bağlamda, din, aslında belki de inanç demeliyim, akıl ve kalbin aynı çizgi üzerinde aynı noktada birleşmesiyle olmalıdır. Eğer kalben inandığınız konuda, zihnen veya mantıken şüpheniz varsa, mantıken kabul ettiğinizden, kalben şüpheniz varsa olmaz, yaşayamaz erirsiniz. Öyle bir bilmeli öyle bir inanmalıdır ki, kalbin söylediği ve aklın söylediği hiçbir zaman çelişmemelidir.

Din konusunda ayırt edilmesi gereken bir ikinci husus, din ve siyasetin birbirinden ayrılmasıdır. Bir devlet, sizin kimle evlenebileceğinize kağıt üzerinde karar verdi diyelim, ama sizin kime aşık olacağınıza karar veremez, karışamaz. Kendi hayatınızla ilgili sadece kendiniz karar verirsiniz, eğer başkaları karar veriyorsa, bu onun kendi doğrularıdır, sizi bağlamaz.

Gelelim Tanrı’ya… Sizlere, Tanrı hakkında ne kadar çok şey söylendiğinden eminim. Ama hiç gerçekten onunla konuşarak (Bunu kalbinize dolan hisle yapabilirsiniz) onu tanımayı denediniz mi?

Hemcinsinize aşık olduğunuzda hiç kendinizi günahkar hissettiniz mi?

Hangi aşk ne kadar ve hatta nasıl günahkar olabilir ki?

Allah’ın bizzat varlığı aşk değil midir?

Tabii ki her konuda bilmek öğrenmek araştırmak gerekir. Gizliden gizliye, sizi kırmaya hatta yakmaya (evet bu gerçek anlamda yakmak) çalışan insanlara, aklınızın ışığı ve kalbinizin kılıcıyla karşılık verebilmek, onları yok edebilmek için daha çok okumalı ve daha çok öğrenmelisiniz. Hiç kimse sizin hissettiklerinizi elinizden almamalıdır.
Ben inanan ve İslam’ı pratikte yaşamaya çalışan, uygulamaya çalışan bir insanım ve Müslüman olmayı seviyorum. Evet, bu sıfatla, hatta bu isimle anılmak hoşuma gidiyor.

Ama şu an bahsedeceklerim, İslam’da eşcinselliğin yeri veya eşcinselliği savunan ayetler gibi zorlama çıkarımlar değil. Herhangi bir konunun İslam’da ve Kuran’da yeri veya cezası gibi konularsa ben bunlara vakıf bir insan değilim ve herhangi bir insanın da olabileceğini sanmıyorum. İnternette biraz araştırdığınızda, İslam’da ve kuranda eşcinsellik üzerine ne kadar farklı yorumlar olduğunu göreceksiniz. Bunların bazıları da eşcinselliği hoş görüyor ve sahiden sağlam önermeleri var. Fakat önemli olan o değil. Önemli olan şu;

Hala saf duygularınızla yaşamak, Allah’ı en saf halinizle sevmek için fetva mı bekliyorsunuz? Hala içindeki dürüst çocuğu susturup, aynı cümleyi eğip büken, yaşadıkları hayatla, anlattıkları arasında uçurumlar olan o adamlar bize aşkı öğretecek?

Nefret etmedikleri neredeyse hiçbir şey kalmamış, kalpleri, Yahudi nefreti, Hristiyan nefreti, laik nefreti, başı açık kadın nefreti, eşcinsel insan nefreti, kısacası insan nefreti bu adamlar size sevgiyi mi öğretecek?

Kalbimizde bir erkeğe yer varken Tanrıya mı yer olmayacak, ya da Tanrıya yer varken sadece bir erkeğe mi yer olmayacak?

Eğer bu yüzden cezalandırılacaksak gerçekten Tanrı bize şunu mu söyleyecek;

“Neden ona aşık oldun, neden onu gerçekten sevdin?”

Ve şöyle denmeli derim ben;

Gerçekten hissettim, gerçekten ağladım, ne olduğunun cezası olup, olmadığını bilmiyordum, emin değildim ama sana hep dürüst oldum. Sadece başkaları istiyor diye bir kadınla evlenip başka bir insanın kalbini, senin evini yıkmadım. Elimden geldiğince kullarına, her kulundaki varlığına yalan söylemedim, hem sana hem kendime dürüst oldum.

Hz. Ayşe’ye sorarlar, o kadar çok şey var ki; hangisinin günah, hangisinin sevap olduğunu nasıl anlayacağız?

O da şöyle der; Yaparken içinizi rahatsız eden şey günahtır iyi hissediyorsanız değil. Bunu hayat mottonuz yapın. Size günahkar olduğunuzu, hatta sapık olduğunuzu söyleyen insanlara bir bakar mısınız?

Onların nasıl hayatlar yaşadığına, diğerlerini nasıl incittiklerine, kırdıklarına kullandıklarına bakar mısınız? Ne yani sizin kalbinizi sizden başka birisi mi daha iyi hissedecek?

Tabii ki hayır. Sadece kendinizi kabul edin ve dürüst olun. Gerçek her yerde her şekilde bulunabilir, sadece yalan orada olmamalıdır. Asla yalana sığınmayın.

Tanrı size sadece iğne ve iplik verir söküğünüzü kendiniz dikersiniz.

Söylemek istediğim, ayetlerle hadislerle, anlam kaymaları ya da küçücük bir fiille, bir sıfatla, cümleyle hiçbir şeyi anlatmaya çalışmayacağım. Sadece kalplerinizi dinleyin. Dürüst olun ve gerçeği kabul ettiğinizde bizzat yaşadığınız hazzı hissedin. İşte din budur.

4. SAYI

HOMOJENOkumak İçin Tıklayın!İndirmek İçin Tıklayın!