“Paramparça” Duygu Asena’nın son yadigarı…

30 Temmuz 2006’da beyin tümöründen kaybettiğimiz ünlü gazeteci-yazar Duygu Asena’dan bize yadigar kalan son kitabı Paramparça…

Hazırlayan: joshua j.

80’li yıllarda doğanların feminizmin ne olduğunu öğrenmelerine vesile olan, oldukça tartışmalı “Kadının Adı Yok (1987)” isimli ilk kitabı bir dönem yasaklanan ve daha sonra Atıf Yılmaz tarafından beyazperdeye aktarılan, feminist-aktivist duruşu nedeniyle seveni kadar sevmeyenleri de bolca olan, bir döneme yer etmiş, tartışmasız en cesur kadın yazarımızın “hoşçakal” demeden hemen önceki son kitabı…

İlk baskısını 2004’te, Asena’nın ölümünden sadece 2 yıl önce yapmış olan kitabın şu an bulabileceğiniz son baskısı Doğan Kitap’tan çıkan 15. Baskısı…

İşinize otobüsle, metroyla giderken 2 günde bitirebileceğiniz ince bir kitap Paramparça. Sizi yormuyor, bıktırmıyor… Son derece gündelik ve akıcı bir dille yazılmış. Bu sadelik hızlı okumanızı ve olay örgüsünü kolayca kavramanızı sağlıyor olsa da, bu sade dil, karmaşık romanlar okumayı seven ve beklenti çıtası yükseklerde olan kimi “elit” okurlar için “fazla basit bir anlatım” ve hatta “yavan” eleştirilerine hedef olabilir. Bunun için benim önerim, bu kitabı bir roman gibi görmemeniz. Zira olay örgüsü bir roman tadı veriyor olsa da aslında kitap bir çeşit biyogrofik söyleşi tadında. Asena’nın sorduğu sorulara baş kahramanımızın verdiği dürüst ve samimi cevaplarla ilerliyor kitap… Böylece kahramanın en derin, en mahrem anılarına tanıklık ediyor, iç dünyasının en kuytu labirentlerinde onunla birlikte kendi gerçeklerimizi arıyoruz… En etkileyici kısmıysa kitabın gerçek hayatta yaşanmış olaylardan oluşması…

Kahramanımız 40’larında, evli ve çocuklu, Anadolu’nun küçük bir şehrinde yaşayan bir memur… Ve tahmin edin ne? Kendisi çifte hayat yaşayan gizli bir eşcinsel… Kahramanımızın iki hayat içindeki sıkışmışlıklarını, kendiyle savaşlarını, onu intihar denemelerine sürükleyen depresyonlarını, tutarsızlıklarını, zihnini ve hayatını sarmalayan korku ve kaygılarını görüyoruz. Bu bağlamda hepimizin dönem dönem maruz kalmaya devam ettiği aile merkezli toplumsal baskılar, bizden istenen hayat ile bizim istediğimiz hayat içerisindeki sıkışmışlık ve kaybolmuşluk hissi, deşifre olup aşağılanma ve itibar kaybetme paranoyaları, aşklar, sadakat kavramı ve eşcinsel hayatların diğer tüm gerçeklerine değiniyor kitap. Yazıldığı tarih itibariyle değerlendirdiğimizde oldukça cesur bir konu ve bu konuların gerçek hayattaki yaşanmışlık detaylarıyla altının doldurulması bana göre kitabın en önemli özelliği… Diyebiliriz ki, 80’lerde Türk kadınlarının güçlerini fark etmeleri ve toplumdaki haklı yerlerinde olmaları adına savaşlar veren Asena, bizlere veda etmeden önce erkeklerin hor görülmüş, yok sayılmış, anlaşılmak dahi istenmemiş kesimi olan eşcinsel ve biseksüel erkeklerin sesi olmakla kalmamış, bu paramparça olmuş hayatları Türk toplumuna duyurma misyonunu da başarıyla yerine getirmiş… Zira kitabın satıldığı internet sitelerinin yorum kısmında sıkça şu yorumu gördüm : “Artık çevremdeki tüm erkeklere farklı bir gözle, şüpheyle bakıyorum…” E isabet olmuş! Asena’nın emekleri boşa gitmemiş demek oluyor bu. Ve kesinlikle LGBTİ toplumu için bir kazanç daha… Nurlar içinde yat, yolların ışık olsun sevgili Duygu Asena…

4. SAYI

HOMOJENOkumak İçin Tıklayın!İndirmek İçin Tıklayın!