Küresel kriz paranın ve ekonominin olduğu her an var olan bir olgudur. Bireysel borçlanmanın fazlalığı, az üretip çok tüketim yapılması, yetersiz mali yapı, dışa bağımlı olunması, ülke içi siyasi yapının zayıflığı ve dış etmenlere bağlı olarak ülkelerin kaçınılmaz sonu olmaktadır. Yukarıdaki özelliklerle Türkiye’den bahsettiğimi sanıyorsanız biliyorsunuz ekonomik krizler ülkemizi sadece teğet geçer. Sizlere teğet geçilmeyen Sıla adlı şarkıcımızın şarkısında olduğu gibi delip de geçtiği Batı komşumuz Yunanistan’ın içinde bulunduğu krizi nedenleri ile anlatmaya çalışacağım.
Euro Bölgesinin tembel ve şımarık çocuğu olan Yunanistan, Avrupa Birliği(AB) içerisinde genişleme başlamadan önce mali verisi en zayıf ülke olarak dikkat çekmekteydi. Avrupa Merkez Bankası teşvikleri ile hızlı bir gelişme ivmesi yaşayan ülke, emeklilere verilen yüksek emekli maaşı, alınan teşvik primlerinin yatırıma değil, tüketime dönüşmesi sebebiyle Osmanlı’nın son dönemlerindeki gibi bir Lale Devri yaşamıştır. 2009 yılına geldiğimizde -ki bu sene yukarıda bahsettiğim gibi bizi teğet geçen kriz -başta Yunanistan olmak üzere mali verileri zayıf olan İtalya, İspanya ve Portekiz’de şiddetli bir şekilde hissedilmiştir. Aslında yazının ana fikri burada ortaya çıkmaktadır çünkü Yunanistan’da yaşanacak olumsuzluk öncelikle bu ülkelere dolaylı olarak tüm euro bölgesini bir bir yıkılan domino taşları gibi etkileyecek bir olay hâline gelecektir.
Nüfus olarak İstanbul kadar olan komşu, 2008 krizine hazırlıksız yakalanmış, bunun sonucu olarak 2009 yılında uluslararası para fonu (IMF) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) den yardım istediğini açıklamıştır. Avrupa’nın hâkim güçlerinin desteği ile ( Almanya ve Fransa) gerekli yardım sağlanmış ancak ülkeden önlem alınması istenmiştir. Toplamda 110 milyar euro borç alan ülkeye bu tutarın 80 milyar euro’luk kısmı AB ülkeleri tarafından sağlanmıştır. Almanya’nın bu ülkedeki alacağı yaklaşık 50 milyar euro’dur dersem bu ülkenin neden “Borcunu öde Yunanistan!” diye baskı kurduğunu net bir şekilde açıklayabilirim sizlere. 2010 yılına gelindiğinde Yunan hükümeti kamu maaşlarına zam yapılmayacağını, emekli maaşlarının dondurulacağını ve emeklilik yaşının yükseltileceğini, yeni vergi paketlerinin açıklanacağını ilan etmiş ve ülke 3 ay süren bir kaosa sürüklenmiştir. Bu protestolar sonucu hükümetin başında olan Yorgo Papandreu istifa ederek yerini geçici hükümete bırakmıştır. Kredi değerlendirme kuruluşları yatırırım yapılamaz statüsüne aldığı ülke 2. Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük krizini yaşamaktadır.
2015 de yapılan genel seçimlerde ise Aleksis Tsipras Başkanlığındaki Radikal Sol Koalisyon (Syriza) oluşumu %36 ya yakın oy olarak ülkenin yeni söz sahibi oldu. Tsipras(Çipraz) ülkenin borçlarının silineceği ve diğer ekonomik vaatlerle başbakan olduğunda kutlamalar için arayan Almanya Başbakan’ı Merkel borçları ve plana sadık kalmalarını hatırlatmayı unutmamıştı. Yeni başbakanın önündeki en büyük sorun ise temmuz 2015’e kadar yapılacak olan yaklaşık 330 milyar euro’luk borç olacaktır. Temmuz ayı başında yapılan referandumda Yunan halkı ya AB’nin yaptırımlarını kabul edip vakti zamanında bilinçli, son zamanlarda ise dolaylı içtiğimiz acı reçetelere evet, diyecek ve hükümetlerine hoşça kal diyecek ya da” Ey AB bize biraz süre ver, biz bu borçları mevcut hükümetimizle bitireceğiz!” demek için sandık başına gidecekti. AB baskısı ve muhalefetin her türlü kampanyasına rağmen Tsipras hükümeti bu seçimden %60 gibi yüksek bir destek alarak büyük bir çoğunluğu şaşırttı.
PEKİ, ŞİMDİ NE OLACAK?
Aslında sadece Avrupa’nın değil, dünyanın merak ettiği soru bu. Yunanistan’ın AB serüveni sona erer mi? Yoksa borçlar yapılandırılacak mı? Açıkçası Amerika’nın da desteğini alan ülkenin Avrupa’nın dışına atılma ihtimali çok zayıf. NATO’nun Rusya’yı baş tehdit olarak görmesi devam ettiği müddetçe güneydoğu Avrupa’da Türkiye ile birlikte vazgeçemeyeceği kalelerden birisi olması sebebiyle “Avrupa’ya borçları öteleyin.” kararı çıkacaktır. Bu durum yaklaşık 45 milyar euro alacağı olan Almanya’da hoşnutsuzluk yaratacak. Ancak Big BossAmerika istediği için borçlar ötelenecektir. Borçların ötelenmesi Yunanistan’da başta vergi oranlarını ve benzin fiyatlarını yükseltecek, emeklilik yaşının kademeli olarak arttırılması sağlanarak iş gücünün artması sağlanacaktır. 9 Temmuz tarihinde kaleme alınan bu yazı 25 Ağustos itibari ile aşağıda güncellenmiştir. Acı reçetenin Yunan parlamentosunda 229 a karşılık 64 oyla kabul edilmesi iktidar partisindeki çatlakları ortaya çıkarmıştır. 149 üyeli Syriza’da kayıp 38 oy olmuştur. Yunanistan Hükümeti kreditörleri ikna ederek AB ülkelerinden 7.17 milyar euro kısa vadeli kaynak bulmuş, bunun karşılığı olarak kapanan bankalar açılmış ve günlük 60 euro olan nakit çekim limiti 420 euro’ya yükseltilmiştir. 23 saat kesintisiz süren görüşmeler sonucu toplamda 86 milyar euro’luk üçüncü kurtarma paketi anlaşması sağlanmıştır. Son dakika gelişmesi olarak başbakan Alexis Tsipras istifa etmiş ve 20 Eylül tarihinde genel seçim kararı almıştır. Bu karara karşı çıkan 25 milletvekili partiden ayrılmış ve Halk Birliği adında yeni bir parti kurarak mecliste 3. büyük parti konumuna gelmişlerdir. Kısaca yaz ayları komşu için gerçekten sıcak geçmiş ve geçmektedir. 20 Eylül ve sonrasında ise neler olup biteceğini ise hep birlikte göreceğiz. O tarihe kadar herkese antio…
Hazırlayan: bankacibear
1. Sayı