O kadar çok isimle çağırdılar ki onu, o bile şaştı! Biliyordu ama böyle olacağını ezel ve ebed olan! O değil miydi insan denen “düşmüş”e dili ve konuşmayı bahşeden? O halde bunca kavga ve itiş kakış neden? Çünkü kendinden üfledi bize. Biz idik onun içinde ve o idi bizimle isim veren! Nitekim:
– “Amon-Ra” demişti Mısırlı rahip.
– “Marduk” diye avuç açardı Sümerli tapınak fahişesi.
– “Jüpiter, hepinizinkini döver!” demişti Romalı atalarım gururla.
– “Zeus’u tek geçerim.” demişti Yunanlı yakışıklı oğlanlar.
– “Ahura Mazda” diye buyurdu ipek kaftanlı Zerdüşt!
– Gizemli Keltler, “Dagda” adıyla andılar onu.
– Barbar İskandinav denizcilerinin yakardığı, haşmetli “Odin” idi.
– Bir tanedir benim “Baham” diye haykırdı Bahai dede.
– “Manitu” diyerek binlerce yıl dua etmişti Amerikan yerlileri.
– “Gott” diye diye Romalılara saldırırdı barbar Germen kavimleri!
– “Yehova” adını verdi Musa’nın kavmi daha birkaç bin yıl önce.
– En sonunda ise “Allah”a hamd etmeye başladı Muhammediler…(Ki İbranice “ill-ah”tan dönme bir sözcüktü.)
…Eeeeeeee? Şimdi nasıl dersiniz onunki bununkinden daha doğru ve daha güçlü diye? Bilmeden hepsi farklı isimlerle yakardı aynı şeye.
Oysa kadim ve daim bir tanrıya verilebilecek en güzel isim “biz”dir belki de.
horizonmersin