Avrupa’yla ilişkiler üzerine: Düz Mantık

Aylardan her hangi bir ay, günün de önemi yok, yer Taksim Meydanı. Hınca hınç bir kalabalık var, hepsi Suriyeli, Beşar Esad başkanlığı için miting yapıyor, malum 3 milyona yakın yurttaşıyla artık birlikte yaşıyoruz. Yeni çıkardığı yasayla, ülke dışında yaşayan yurttaşları da, oy kullanım hakkına sahipler. Abesle iştigal der gibi, dediğinizi duyumsuyorum!

Hazırlayan: BoyAlikus

Peki bizim Esad’a ya da başkasına, tanımadığımız yahut tanımayacağımız hakkı, neden ille de dayatmalarla bizler Avrupa’dan bekliyoruz. Özellikle de daha önceki seçimlerde, akp’ye yahut cb’ye en çok oy çıkan almanya, hollanda (dileyenler bu tablolara netten çok rahat ulaşabilirler) dolaylarında diretiyoruz?

Oy potansiyelini kemikleştirmek , bununla beraber de iç siyasete oynamak değil midir?

Bu vesileyle, içerdeki kararsızların aklını çelmeye çalışmak, bir yandan da; referandumda  hayır oyu vereceğini söyleyen, lâkin akpli seçmen üzerinde güçlü lider imajını yenilemek  ve basit tabirle akıl çelme oyunları değil midir?

Düz mantık; Sana yararı olduğunu bildiğin yahut köklü bağlarla bağlandığın şeyle ilişkilerini mümkün olduğunca iyi tutmaktır.

Düz mantıktan yola çıkarsak, öncelikle senin yaklaşık 3 milyon civarı yurttaşın, şuanda ab’deçalışıyor yahut bir kısmı da çifte vatandaş.

Bu insanlar, öyle ya da böyle bu paraları senin ülkene getiriyorlar (yatırım, iç turizm, aileye yardım vs ) Peki bu paraların senin ekonomin için yadsınamaz değeri olduğunu inkar etmen mümkün mü?

Avrupa’yla ciddi göbek bağların yok mu, içinde yaşayan yurttaşlarını yadsıdığını varsayalım!

Ortak ticaret yapmak! İhracatının büyük bölümü avrupayla değil mi? Elbet ithalatınında önemli bir kısmı. Askeri iş birliğin, ortaklıkların?

Bacasız Sanayı’nın en büyük müşterileri (turizm) yine ab vatandaşlarından değil mi?

Yahut , ab üyeliği için aday olduğunda, yaptığın sözleşmeler!

Ya da uluslararası yaptığın yahut yapacağın bazı antlaşmalar, ab ile uyum antlaşmalarının bağlayıcı maddeleri değil mi?

Misal aynı zamanda Nato üyesisin, ab ülkelerinin büyük çoğunluğu da buradan stratejik ortağın değil mi?

Ab ile ilişkilerinin bozulması, aynı zamanda nato üyeliğin için sakınca doğurmaz mı?

Yukarıda bir sürü soru, ab ile ne derece göbek bağının olduğunun sadece bir kısmı sanırsam!

Asıl soru şu olmalı aslında; tamam ab ile abd ile at köprülerini ki gerçekten yapabilirsen, yanında olacak insan çok olacaktır!

Lâkin gözden kaçırdığın şu var; sevgili devletimin mürekep yalamış büyük adamları, sen kendi kendine yetebilen bir ülke misin?

Yeraltı, yerüstü tabii kaynakların var mı? Ağır sanayin? Dünya piyasasına soktuğun kaç tane şirketin var yahut sende olan lâkin  sen hayır vermiyorum dediğinde dünyayı derinden sarsacak neye sahipsin?

Diğer soru da şu, hadi diyelim ki ab-d, batıya yahut medeniyete sırt döndün diyelim, yönünü nereye çevireceksin?

Şanghay beşlisi? Arap birliği?

Son bir soru daha, 50’li,60’lı yıllarda, o yurttaşların açlıktan öldükleri için, “acı vatana” gitmemişler miydi?

Senin anlayacağın 3-5 oy için 3 milyon boğaza daha bakmak zorunda kalma!

Öngörüm ve ümdim o’dur ki: 17 nisan sonrası, bakacağın, bakmak zorunda olacağın yüzlere tükürme!

Hadi hayır’lısı neyse efendim!
 

8. SAYI

HOMOJENOku

İndir