Cinsiyet ile beşik kertmesi idik. Doğduğumda hiç haberim yoktu kendisinden, çok iyi gizleniyordu ya da ben onun varlığının farkına varamamıştım. Cinsiyet bana kendini ilk olarak 6 yaşında bisiklete binmek isterken gösterdi.
Hazırlayan: wunthri
Sert, keskin ve çatık kaşlarıyla “hayır” dedi. Nedenini sormama fırsat tanımadan beni susturdu. Beni sokağa çıkartmadı, cam kenarında izlemek daha fazla eğlenceli olduğu için mi? Sanmam, çünkü değildi. Hep usturuplu olmamı öğütledi. Okul çağım geldiğinde çoğu çocuktan farklıydı benim mutluluğum ve aynı zamanda da hüznüm. Belime yaşıtlarımdan daha uzun bir okul eteği giydirerek okula gitmeme zar zor izin verdi. Ondan kurtulmak için bir şans olduğuna inandım bu okula gitme işine. Ama o beni takip ediyordu, tıpkı bir sapık gibi. Ya da avının peşini koklayan ağzı salyalı bir it gibi. Hiç ummadığım anda kapı kenarlarına yaslanarak bana kendini hatırlatırdı. En mutlu anlarımda gizli ücra bir köşeden belirir, adeta mutsuzluğumdan keyif alırdı. Cinsiyetle bu eğlencesiz saklambaç oyunumuz uzun bir süre devam etti.
Orta sonda iken cinsiyet biraz daha hiddetlenmişti sanırım bana karşı. Bacak aramdan kan gelmişti, nedenini bilmiyordum. Bir şey de yapmamışım, bisiklete falan da binmemiştim. Ama cinsiyet her zamanki gibi beni suçladı ve suçlamaktan asla vazgeçmedi. Bacak arama bir bez koydular, her ay bu kısır döngüye katlanıyordum. Her ayın belli günlerinde adeta hapishanede yaşayan küçük bir kız gibiydim. Odamdan çıkmama dahi izin verilmezdi. Cinsiyet pek de sır tutamazdı. Ne ara bacağımdan akan kanı gördü de babama anlatıverdi, bilmiyorum. Babamın bu kadar öfkelenmesine bu kadar üzülmesine nasıl sebep oldu? Belki cinsiyet bire bin kattı, babama yalan yanlış şeyler söyledi. Belli bir süre sonra sanırsam babam da alıştı bu duruma. Annemden pek bahsetmedim, etkisiz eleman gibiydi annem. İlkokulda sıfırın annem olduğuna inanırdım. Pek karışmazdı babamın işlerine, sessiz sedasız konuşur sonrasında susardı. Ama sıfır nasıl çarpınca yok ediyorsa annem de çoğu kez suratıma tokatlarını çarpa çarpa beni yok etti. Uzun bir süre bu düzen böyle devam etti. Cinsiyet daha doğar doğmaz, parmağıma yüzüğünü takıp beni kendisine tapuladığı için yaşıtlarım gibi pek aşk çiçeği, sevgi böceği de olamadım. Ne çiçek ne de böcek olasım vardı zaten, aman kalsın.
Cinsiyet üniversite yaşantımda da peşimi bırakmadı, üniversiteye gitmem için ailemin sunduğu tek şart buydu. Cinsiyetini de yanına alacaksın kızım, başında bir büyük olacaktı. Aldım cinsiyeti omuzlarıma, bacaklarımdan üstüme basa basa çıkan cinsiyet sonunda omuzlarımdaydı. Kambur olmamın bir sebebi varsa o da cinsiyettir. 2 yıllık bir bölümü de kazanmama sebep cinsiyetti. Mezun olduktan sonra iş bulamama sebebim de cinsiyetti. Cinsiyet bana ne kazıklar atmıştı. Cinsiyeti nasıl sevecektim? Çocukluğumdan beri yanımda, başımda, omuzumda olan cinsiyet o kadar nankör ve şerefsizdi ki asla kendini sevdirecek bir harekette bulunmadı. Oysa onun için oldukça uzun bir zaman dilimiydi bu, kendisi değerlendiremedi. Okulumu bitirip, eve döndüğümde de babam yokluğumda cinsiyetle sıkı fıkı olmuş adeta bir ruh emici gibi başıma dikilmişti. Sürekli ne kadar işe yaramaz olduğumdan, hayal kırıklığı olduğumdan dert yanıp beni anca rakı masasını kurduğum zaman birazcık severdi. Sevgi dediğimde, bağırarak “aferin benim kızıma, ilerde cinsiyete karşı da böyle davranacaksın” olurdu. Baba, lütfen sen beni sevme, vallahi sen beni sevme demek gelirdi içimden ama susardım, cinsiyet dilime adeta bir mühür vurmuştu. Bir gün evde otururken bir haber geldi, akşama cinsiyet beni görmeye gelecekmiş, isteyecekmiş. Cinsiyet benden daha ne isteyecekti? Ulan bu cinsiyet şuan karşımda, akşama nasıl gelecek? Çok mu vardı bu cinsiyetlerden? Yok, olmasın bir cinsiyete daha katlanamazdım. O gün beni aldılar, süslediler püslediler oturttular bir odaya, cinsiyete ve ailesine kahve yaptım. Yaptığım bu iğrenç kahve için gelmemişlerdi herhalde, gitsin dışarıda içsinler bir daha gelmesinler diye de zehir gibi bir kahve yapmıştım. Kuzenlerimin kısık gülüşmesiyle cinsiyetin kahvesine tuz atmıştım. O kadar çektirmişti cinsiyet bana, yüreğimi taşa çeviren bu cinsiyete tuzlu kahve yapmam içimi biraz rahatlatmıştı ama sadece bir anlığına. Cinsiyetle beni aynı eve koydular, üstüme sorumlulukları yıktılar. Detaya giremeyeceğim, cinsiyetin yediği haltları anlatmaya çalışırsam ne bu yazı biter ne bu cinsiyet biter.
Artık çok bunalmıştım, cinsiyet beni irite ediyordu. 2 kez beni en çok vurdukları yerden yaralamıştı zaten. 2 küçük cinsiyet vermiştim ona, bu nasıl bir acıydı. Artık, bu sorumlulukları taşıyamazdım. Sabaha doğru, cinsiyet yatakta çapraz yatıp homur homur uyurken gitmem gereken anın bu olduğunu anlamıştım. Şimdi değilse ne zamandı? Ben değilsem kimdi bunu yapması gereken? Dolabımdan paçaları kıvrılmış pantolonumu yerlerde sürükleye sürükleye salona kadar gelebildim. Bir çantaya elime ne geldiyse doldurdum, hala gülüyorum. Kaçmak için hazırladığım çantamda tuzluğun ne işi vardı? 2 küçük cinsiyete de süt ve kurabiye hazırladım. Onların suçu olmadığına inandırmıştı beni vicdanım. Bu sorumsuzluk hissi içimi gıdıklıyordu. Çarptım kapıyı ve çıktım, hani filmlerde olur ya. Aynen öyle çarptım, çok hoşuma gitti bu umursamazlık. Merdivenlerden inerken, kamburluğum gitmişçesine güçlü bir kadın olarak çıktım. Kız değildim artık kadındım, özgürdüm, cinsiyetsizdim. Cinsiyeti bırakınca her şey yoluna girmişti adeta. İş bulmuştum, rahat bir ev tutmuştum. Sadece kendi pisliğimi temizliyor bazen onu da yapmıyordum, başımda ruh emiciler yoktu. Yaşlanmıştım artık, çökmüştüm.
İnsanlar bana menopoza girmiş o diyor, bilmiyorlar ben cinsiyeti terk ettim, boşadım. İnsanların ne dediği umurumda değil, artık kendimi kadın da hissetmiyorum. Cinsiyet ne halde bilmiyorum, pek de umurumda değil. Benim ona sağladığım her alışkanlığı tek başına yaparken, beni hatırlayacak. Benim de cinsiyete lanetim bu olsun.
8. SAYI