Heights Gittens için Moral Gecesi “The Sound of Ali Baba”

Şu sıralar sağlık sorunları nedeniyle sahne dünyasından uzakta kalan ünlü ses mühendisi Heights Gittens, nam-ı diğer Ali Baba için müzik dünyasında onunla yolu kesişmiş önde gelen müzisyenler 9 Ocak gecesi Babylon’da bir araya geldi.

Hazırlayan: Tunca Tutkun

Müzik dünyasında hep şarkıcılar ön plandadır ya hani, bir albümün bütün yükünü sırtlayan gizli kahramanlara konserlerde ya da albümlerde pek dikkat edilmez. Oysa bayılarak dinlediğimiz bir albümün baktığımızda son halkasıdır şarkıcı. Bir albüm elimizde hazır hale gelene kadar kimlerin kimlerin çabası onu son haline getirir halbuki. Kayıttan düzenlemelere, çalan müzisyenlerden vokalistlere, baskıdan dizgiye, dağıtımdan satışa bir sürü aşaması vardır ve şarkıcı bu halkada yorumcu/şarkı yazarı olarak dahil olur. Tabi ki sanatçının önemi asla hafifsenemez, sonuçta bütün emeklerin vitrini şarkıcıdır, ama bu kadar lafı hem gizli kahramanları hatırlatmak hem de bilhassa bu yazının konusu olan bir müzik üstadından bahsetmek üzere yazdım.

Geçen Salı akşamı Babylon’da bir konsere gittim. Konser –detaylarını anlatacağım üzere- bir devler geçidi gibiydi ve hepsinin tek amacı vardı. Üstat ses mühendisi Heights Gittens –ya da müzik dünyasında bilinen adıyla Ali Baba- hastanede tedavi görürken ona bir moral ve saygı gecesi için bir araya gelmişti Moğollar’dan Sertab Erener’e, Nil Karaibrahimgil’den Teoman’a, Yalın’dan Erkan Oğur’a ve Manga’ya müzik dünyasının önde gelen isimleri. Konser detaylarına geçmeden önce Ali Baba’dan bahsetmeli.

Kanser tedavisi gören Barbados asıllı ses mühendisi Heights Gittens, nam-ı diğer Ali Baba, müzik kariyerine müzisyen olarak başlayıp, kafayı ses mühendisliğine taktıktan sonra kariyerini bu yönde sürdüren ve mesela gecede Yekta Kopan’ın anlattığından aklımda kaldığı kadarıyla Metallica’nın turnelerinin bir ayağı olan Mannheim konserinde ses teknisyeninin rahatsızlanması sonucu o bölgenin en iyisi olan Ali baba’dan destek istemeleri ve yaptığı işin sonucundan çok memnun olup turneye onunla devam etmeleri gibi büyük başarılara imza atmış bir ses mühendisi. Tabiri caizse parmağını değdirdiği işi uçuran bir ses mühendisi Ali Baba. 10 yılı aşkın süredir Türkiye’de yaşayan ve gecede sahne alan sanatçılar kadar daha pek çok müzisyene ilham veren bir müzik adamı.

Hastaneden canlı yayınla bağlantı yapılan Ali Baba’nın da birebir izlediği bu konser adeta bir devler geçidi ve Ali Baba’nın etkilediği isimleri görünce tanımasanız bile (dedim ya ses mühendisleri hep gizli kahramanlardır) içinizde büyük bir hayranlık uyanıyor. Bir yandan da sanatçıların vefasını görmekten ve göstermelerinden dolayı içiniz mutluluk ve huzurla doluyor.

 

Yekta Kopan’ın neşesiyle, esprileriyle, anlattıklarıyla, anekdotlarıyla, sunumuyla, seyirciyle olan diyaloguyla çok güzel bir renk oluşturduğu gecenin ilk konuğu Four in the Pocket oluyor. Funk şarkılarla ve Michael Jackson’dan iki coverın (Bad ve Thriller) funk versiyonlarıyla geceyi ısıtmaya başlıyor. Klavyede Çağrı Sertel, davulda Mert Önal, bas gitarda Alp Ersönmez, saksafonda Taygun Sözen ve vokalde caz sanatçısı Elif Çağlar’dan oluşan Four in the Pocket şarkılarını yer yer Ali Baba’ya uyarlarken ve selamlarını iletirken, seyirciyi de performanslarına dahil etmeleriyle güzel bir başlangıç yaşattılar geceye.

 

Four in the Pocket’ın ardından tempoyu düşürmeden sahneyi Sattas alıyor. Türkiye’nin ilk reggae grubu olan ve yurtdışında bolca festivallere katılan Sattas, trompette Mert Fehmi Alatan, tenor/baritone sax’ta Emir Erunsal, trombon’da Seçkin “Bone Daddy” Özmutlu, klavye ve back vokal’de Faruk Demir Tugayoğlu, gitarda Batu Kurnaz, gitar/back vokalde Sami “Mr. Vertigo” Dönmez, bas gitarda Öykü “Dubatista” Gulata, vurmalılar/nayahbyngy’de Derya “Derryll” Eke ve vokalde Orçun “Leo” Sünear’dan oluşan kalabalık bir grup ve onlar sahneye gelirken Yekta Kopan’ın hazırlıklar sırasında sahneyi boş bırakmamak için giriştiği çaba görmeye değerdi. Grup üç şarkı söyledi ve o küçücük sahnenin her köşesine ayak basabilen, bu kadar hoplayıp zıplarken nasıl şarkı söyleyebiliyor dediğim enerji küpü Orçun sahneyle yetinmeyerek bir ara sahneden aşağı seyircilerin arasına inerek söyledi şarkılarını. Adam yerinde duramıyor, hiperaktif ve size de geçiyor enerjisi. Gerek Orçun’un vokali gerekse enstrümanların yaydığı müzik ziyafeti resmen bir festival yaşattı.

 

Sattas’ın arkasından sahneye Turan Sarıbay çıktı. Ali Baba ile 20. ROXY Müzik Günlerinde yolu kesişen Turan, bir şarkıyla Ali Baba’ya saygılarını iletmek üzere sahnedeydi. Turan Sarıbay alternatif yeni müzisyenlere yönelik Roxy Müzik yarışması finalistlerindendi.

 

Yolu Ali Baba’yla kesişmiş gitar üstadı Can Şengün de geceye barkovizyondan yansıyan mesajları ve bir performansıyla sürpriz bir katkıda bulundu. Ali Baba’nın onun için önemini ve ne büyük ilham kaynağı olduğundan bahseden Can Şengün tek gitarla müthiş bir performans gerçekleştirdi.

 

Gecenin sürprizi Ali Baba ile hastane odasından canlı yayın yapılması ve Yekta Kopan’ın belirttiği üzere, herkesin severek bir ucundan tuttuğu bu gecede hastane nöbetçisi olarak katkıda bulunan Tarkan oldu. Ali Baba salondan gelen alkışlar, çığlıklar ve tezahüratlar karşısında duyduğu memnuniyeti dile getirirken, Tarkan hem hastaneden son durumları aktardı, hem de Ali Baba ile birlikte bu geceden duyduğu mutluluğu ifade etti. Bu arada Tarkan fanlarının geceden önce duvara astığı “İlelebet Bizim Sesimizsin Ali Baba” yazan pankart da gecenin en güzel olayı oldu. Tarkan ve Ali Baba’yı çok duygulandıran bu pankarta Tarkan “Hepinizi çok seviyorum ve öpüyorum” diyerek karşılık verdi.

 

Bu bağlantının arkasından Manga sahne aldı. Gecenin en fazla çığlık alan grubu oldu. Manga Cevapsız Sorular ve Beni Benimle Bırak şarkılarını seslendirirken, Ali Baba ile tanışma öykülerini ve Tarkan’ın bu tanışmada nasıl bir rolü olduğunu anlattılar. Zamanla profesyonel olarak başlayan bir ilişkinin nasıl sağlam bir dostluğa dönüştüğünü ve kulis anılarını da anlatan Ferman Akgül, yer yer seyirciyi de dahil ettiği performansıyla gecenin en coşkulu performanslarından birini gerçekleştirirken, cover şarkı olarak Ali Baba’yla özel bir anısı olan Gangsta’s Paradise şarkısını seslendirdi.

 

Manga sahneden inerken, sürpriz sanatçılardan bir üstat ile gecede biraz tempo düşürüp dinlendik. Sürpriz sanatçılardan Erkan Oğur üstat sahneye çıkıp sazıyla iki şarkı söylerken ben mest haldeydim, lakin gürültü düşkünü seyircilerin zaman zaman Erkan Oğur’un sesini bastırırcasına konuşmaları gecenin en tatsız anlarını oluşturdu. Bir türlü konser izlemeyi öğrenemediğimizi düşündüm. Erkan Oğur iki türkü ile kulaklarımızı dinlendirirken ruhumuzu yıkadı.

Erkan Oğur sahneden inerken başka bir dev grup sahne aldı. Emrah Karaca solistliğindeki Moğollar da üç parçayla geceye katkı yaparken, yitirdiğimiz üstatları anmadan geçmediler. Barış Manço ve Cem Karaca’yı anan Cahit Berkay üstat Selvi Boylum Al Yazmalım ile Devlerin Aşkı parçalarını çaldıktan sonra vokalde Emrah Karaca’nın “Resimdeki Gözyaşları” yorumuyla Cem Karaca’ya da selam yollamayı unutmadı.

Moğolların arkasından gecenin en beklediğim sanatçısı olan Sertab Erener geldi meydane ve hepimizi mest etti. Aslolan Aşktır’ın akustik versiyonuyla başladığı performansına son albümünün çıkış şarkısı Olsun ile devam etti. Çok fazla kalmadı sahnede. Son derece cool bir şekilde şarkılarını söyledikten sonra Ali Baba’ya selamlarını iletip sahneden indi.

Sertab’ın ardından mikrofonu beklenen bir diğer isim, Nil karaibrahimgil aldı. Açıkçası Nil’i daha önce hiç dinlememiştim ve bu gece izlemeyi en çok istediğim isimlerdendi. Nil sahneye çıktı ve gerçekten çok göz alıcıydı. “Yakından daha güzelmiş” dediğimi hatırlıyorum. O ışığı, o şarkıları söylemesi, o mimikleri… Önce tek gitarla, Bu Mudur diye söze girdi. Sonra şarkının ilk yarısı biterken gitarı elinden bıraktı, çıldırma vakti gelmişti artık ve artık sahnede az önce sakin sakin şarkılarını söyleyen Nil gitti, hoplayan tepinen dans eden eğlenen ve eğlendiren bir Nil geldi. O coştu biz coştuk. Şarkıları kah söyledi kah bize tuttu mikrofonu. Kadın duru güzel, hem yüzü hem sesi… Dupduru… Hem de seyirciyi çok güzel avucunun içine alıyor. Bu Mudur ve Ben Aptal Mıyım olmak üzere 2 şarkı söyledi ve sonra hiçbir şey söylemeden sahneden indi ama içimden “iki şarkı beni kesmedi, konserine gitmem lazım” dedirtti.

Nil sahneden indikten sonra, daha önce bir etkinlikte izlediğim Yalın çıktı sahneye. Yalın’ın sahnede farklı bir enerjisi varmış onu gördüm. Son şarkılarını pek dinlemesem de ilk şarkılarını çok beğenirim. Neyse ki en bildiklerimi söyledi ve seyirciyle etkileşimi çok iyiydi. Kasma ve Keşke şarkılarını söylerken hem kendi eğlendi hem bizi eğlendirdi. Göz teması kurmayı hala çok iyi başaramıyor ama gene de kendini izletiyor ve dinletiyor.

Ve gecenin sonu geldiğinde ışıklar söndü ve Teoman çığlık kıyamet sahne aldı. Bu yaz Harbiye Açıkhavada’da izlediğim kadarıyla Teoman’ın kredisi çok yüksek. Sahnede hiçbir şey yapmadan öyle dursa bile izletiyor kendini. Gece için içimden geçen iki şarkıyı da söyledi. İlki İstasyon İnsanları idi. Ardından fazla pes tondan söylediğini düşündüğüm akustik Paramparça ve en son İstanbul’da Sonbahar ile yorulan bedenlerimizi dinlendirdik, ben de o gece içimden geçen şarkıları dinlediğim için ayrıca mutlu oldum.

 

Gece bu kadarla bitti sanırken, Yekta Kopan’ın tamamen doğaçlama sunumuyla, gecenin kalan sanatçıları biraz naz niyazla sahneye bir kez daha çıkıp Mazhar Fuat Özkan klasiği Ele Güne Karşı’yı seslendirdiler. Sertab, Nil, Emrah Karaca, Ferman Akgül ve Yekta Kopan’dan oluşan korodan Ele Güne Karşı’yı dinlemek tarihi bir andı.

 

Geceden son notlar:

Yekta Kopan sık sık Ali Baba’ya selam iletti ve #thesoundofalibaba etiketiyle paylaşım yapmaya, gelen herkesi arkadaşlarını davet etmeye çağırdı. Sanatçılar performanslara hazırlanırken kah espriler yaparak kah Ali Baba’nın hayatından kesitler anlatarak insanların ilgisini hep canlı tuttu. Yılların sunucusu olarak geceyi iyi kotardı. Bazen sanatçı gecikmeleri olduğunda, boşluk doldurmak için yaptığı konuşmalarla ve “şu an boş boş konuşuyorum” diyerek kendiyle dalga geçmesi bile çok hoş bir detaydı. Sık sık hastaneden ve Ali Baba’dan haberler verdi. Selam, alkış, şerefe, el sallama göndermemizi istedi. Ses teknisyenlerine ayrıca teşekkür etti. Performanslar sırasında kenardan izlediğim kadarıyla danslar etti ve o da çok eğlendi. Sık sık o gecede olduğumuz ve desteklediğimiz için bizlere de teşekkür etti.

Mekandan da bahsetmek lazım. Babylon sahnesini hep iyi ve alternatif müzisyenlere açarak bu alandaki eksikliği çok güzel dolduruyor. Bu tür etkinliklere açık bir mekan ve bu anlamda müzik için önemli mekanlardan biri. Konser izlemesi rahat, ferah, gerçi en önde olunca biraz boynunuz ağrıyabilir yukarı bakmaktan ama konserleri en önden izlemeyi seven benim gibi müzikseverler için bu çok dert edilecek bir şey değil. Salon ferah, rahatça konser izlenebiliyor. Personeli de iyi davranıyor.

 

Hülasa bu gece A’dan Z’ye herkesin hiçbir karşılık beklemeden bir ucundan tuttuğu ve seve seve orada bulunduğu, tam da adına yakışır bir vefa gecesiydi. Gece bence amacına ulaştı, bunu Ali Baba’nın tüm yorgunluğuna rağmen geceyi izleyip mesajlar iletmesinden anlıyorum. Bir insan için hayattayken yaptıklarının değerini görmek gibisi olmasa gerek. Ali Baba eminim bu moralle kısa sürede yeniden sahnelere geri dönecek. Dualarımız onunla…

10. SAYI

HOMOJENOku

İndir