Mayıs ayında Ayı Sözlük’te neler konuşuldu?

Sıcak yaz günleri yavaş yavaş yaklaşadursun Ayı Sözlük kaynamaya devam ediyor. Dedikodular, hak arayışları, siyasette varlık gösterme, eğlencenin nabzını tutma ve kendini yeniden tanımlamalarla bir mayıs ayı daha bitti. Nelerden bahsetmişiz göz atalım:

Eskisi gibi dolapta yaşamadıkları ve toplumla istem dışı da olsa aynı havayı soludukları için tüm dindar tayfanın ve elbette ki hükümetin de paniğe kapılmasına neden olan eşcinseller ülke gündeminin hep ilk sırasında yer almaya ve herkese dert olmaya devam ediyor. O nedenle de başbakanın, pardon cumhurbaşkanının seçim gezilerinde es geçmediği bir başlık çok tartışıldı.

“EŞCİNSEL ADAY GÖSTERMİYORUZ”

Kastedilen HDP’den aday gösterilen Barış Sulu’dan başkası değildi. Bizi hep “erkek” lerin yönetmesinden o kadar memnunuz ki başka bir seçeneğe yer yok. Gizli eşcinselliğe hep varız da kimlikleşmesine tahammülümüz yok. Düşünün eşcinsel birinin adaylığı bile- o insan hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadan- karalama kampanyasının nesnesi olabiliyor. Cahillik başa bela, bilmediğimizden korkmaya tam gaz devam. Artık gülmekle sinirlenmek- hadi sinirden gülmek diyelim- arasında bir yerlerde kaldığımız başlıklar da ayı sözlük yazarlarının tepkilerinden (gullümünden) nasibini aldı.

“ISIRIRIM TAYYİP ERDOĞAN’I, BİR DE YALARIM.”, “BÖYLE BİR İLAHİ AŞK İKİ ERKEK ARASINDA OLABİLİYOR.”, “KOCAMDA BİLE BU HİSSİ BULAMIYORUM.”, “ELİN HAMİLE KALMASI”,  “BULAŞICI HASTALIKLAR NE KADAR TEHLİKELİYSE EŞCİNSELLİK DE O KADAR TEHLİKELİ.”

Hani eşcinsellik bizim tekelimizdeydi diye sitem etmeden yapamıyor insan. Biz binbir tutkuyu harekete geçirince suç oluyor da içine bir tutam inanç katınca affoluyor. Bakın din göründüğü gibi eşcinsellere öcü gibi yaklaşmıyor aslında. Biz gizli saklı mesajlaşırken millet birbirine ilan-ı aşk ediyor, öpmeli yalamalı fantezilerini dile getiriyor; “Hani biz marjinaldik?”. Uzmanlar haftada 3 kere seks yapın deyip dursun, sevgilisi ya da partneri olmayanlara tanınan mastürbasyon hakkı da ellerinden alındı artık. Ama belki prezervatif kullanarak geyler de hamile kalmaktan kurtulur hiç akıllarında yokken. Eeee söylemiş miydim bilmiyorum, korunmak çok önemli. Sadece cinsel yolla değil, eşcinsel yolla da hastalıklar bulaşıyormuş eşcinsellik gibi. Aklınız karıştı değil mi? Emin olun bu kadar din eksenli ve cahil bakış açıları karşısında kendini zar zor tanımlayan eşcinsellerin de aklı karıştı.

Ay rahmim daraldı ayol! Gelelim magazinel durumlara. Bu ay yine toplandık. Yok yok grup değil, bu kez, biraz temiz hava alalım ve bu sıkıcı gündemden sıyrılalım dedik. Bunu da “AYI SÖZLÜK İKİNCİ ANADOLU YAKASI MUHABBET ZİRVESİ” adı altında yaptık. Ay hiç kusura bakma şekerim gelmediğin ilkindeki sıcak detayları sana burada anlatacak değilim, daha el bakımımı yeni yaptım. Ama yine de sözlüğe göz at derim, geri kalma bebişim. Patates Puresi’nin şirinliğine ve gelmezseniz küserim tavrına dayanamayan sözlük ahalisi oldukça homohobik görünen Kadıköy’deki Hayalperest Cafe’de toplanıp gırgırın dibine vurdu. Mekan yüksek sesle yaptığımız en müstehcen- haşa- şakalara, sorunlarımızı masaya yatırışımıza ses çıkarmadı ve beğenimizi kazandı. Zirvede sözlüğün nasıl daha iyi noktalara çekilebileceği,  yaklaşan Onur Haftası, sorunlarımız konuşuldu, dedikodular ve fanteziler yine havada uçuştu. Bu ay eurovision ayıydı, bu da sözlükte “EUROVİSİON 2015” başlığıyla hayat buldu. Çok büyük bir gündem olmasa da eşcinseller için hâlâ renkli ve geçerliliğini koruyan bir organizasyon. Hatta bununla yetinmeyen sözlük ahalisi Futurelavirs tarafından düzenlenen “AYI SÖZLÜK EUROVİSİON 2015 ŞARKI YARIŞMASI ZİRVESİ”nde Rosso Cafe ve Karaoke Bar’da buluştu ve kendilerine ayrılan özel katta tahminlerinin tutup tutmadığından, erkek şarkıcıların seksiliğine, kostümlere, renkli şovlara kadar her şeyi enine boyuna masaya yatırdı.

VE “KENAN EVREN’İN ÖLÜMÜ”

Kulakta hep acıyı çağrıştıran ölüm bu kez “beklenen” olarak geldi. Özgürlüğün en temel ihtiyaç olduğu ve insanların sınırlarına tecavüz eden herkesten ölesiye nefret ettiği bu ölümle bir kez daha dile getirildi. Bir ölmek var, bir de ölmekten beter olmak: tecavüz. Artık gittikçe meşrulaşan, kapalı toplumlardaki her şeyin üstünü örtme merakıyla birleşince daha da çözümsüz hâle gelen bir lanet: tecavüz. Her gün, her an duymaya alıştığımız ve bu hâliyle de değersizleşen haberlerine bir yenisi daha eklendi bu ay.

“ELAZIĞ’DA 8 YAŞINDAKİ KIZA 7 YIL BOYUNCA KÖY HALKINCA TECAVÜZ EDİLMESİ”. Artık küçük çocuklar ya evlendiriliyor ya da isteyenin sahip olacağını düşündüğü söz sahibi olmayan varlıklara indirgeniyor. Cezası da olmayınca konuşmak deşmekten öteye gidemiyor ne yazık ki. Şiddetten kaçış yok maalesef. “3 MAYIS 2015 TRANS KADIN SALDIRILARI”yla hem üzüldük, hem bu kin neden bitmiyor diye düşündük. Trans cinayetleri politiktir gerçeğine bakınca devletin azınlık olan herkesten kurtulmak için şiddeti ve cinayetleri meşrulaştırdığını görebiliriz. Toplumun dar algısıyla konuşan siyasilerin eşcinselleri, trans bireyleri ve kendinden görmediği herkesi birer hedef hâline getirdiği bu çağda nefes alıyorsak şanslıyız sadece.

Bir diğer tartışılan konu da kendi içimizdeki bir yaraydı belki: “LGBTİ BİREYLERİN BİRBİRİNİ DIŞLAYICI TUTUMLARI”. Büyükşehirde ve kırsalda yaşayan, muhafazakar bir ailede ya da özgür bir ailede yetişen, feminenlik ya da maskülenlik gibi birçok başlıkta incelenebilen bu konuda zaten azınlık olan bizlerin daha geniş bir açıdan düşünmemiz gerektiği sonucu ortaya çıktı. Toplum dışlarken bizim kendimizi ve başka bizleri sevmemiz gerekmekte ki henüz kendini keşfetme aşamasındakiler az yara alsın.

Biraz da sanat, yok biz almayalım. Sen kalk Müslüman mahallesinde salyangoz sat, elbette ki konu sıkıntısı çeken gazeteler de uygunluğunu test edecek. Elbette “BOSTON GAY MEN’S CHORUS KONSERİNİN İPTAL OLMASI” ndan bahsediyoruz. Yaklaşan Ramazan ayına ve toplum ahlakına yaslanarak, dünya çapında başarılı müzikalleri Türkiye’ye getirerek büyük işlere imza atan Zorlu Center Yeni Akit, Vahdet ve benzeri gazetelerin isyanına karşılık verdi. Dertleri sadece müzik yapmak olan bir eşcinsel korosundan bu denli korkmak, üstelik tepki veren kesimle izleyici kitlesi arasında hiç ilişki olmadığı hâlde- ki olsa ne yazar- cehalete mi, bitmek bilmez homofobiye mi, dar kafalılığa mı yorulmalı bilemiyoruz. Umarız bu saldırgan tutum Onur Haftasına da bulaşmaz.

“TÜRKİYE’DE EŞCİNSEL EVLİLİK YASALLAŞSIN MI ANKETİ”

İrlanda’da yapılan referandumdan sonra bizde de yankı buldu ama henüz eşcinsellik hastalık mı, dinde yeri var mı tezleriyle mücadele ettiğimiz bir ülkede. Sonuç çok parlak değil ama henüz kendini kanıtlama derdinde olan eşcinseller için şaşırtıcı da değil. Heteroseksizmin bir dayatması olarak gören de var, henüz haklar elde edilmemişken çok erken olduğunu düşünen de, bir arada olma samimiyetine çomak soktuğunu düşünen de. Şimdilik hayal balonumuzda şekillenen pembe bir kavram evlilik, diğer koyu renklerin baskısından kurtulabilirse belki bir gün neden olmasın. Aman yasallaşmasa da daha yenecek çok yasak elma var, diyenlerin başlığı “ERKEK ERKEĞE YAPILACAK EN GÜZEL ŞEYLER.” uygun görülen kapalı kapılar arkasını, hayalleri, fantezileri yansıtması açısından kayda değerdi. Tavla oynamak, balık tutmak gibi sıradan görünen ama değerli aktivitelerin yanı sıra belki de en çok arzuladığımız kimseyi ilgilendirmeyen hayatımızın kapılarını dış dünyaya kapatıp birlikte sarılmak, uyumak ve biraz daha unutabilmek. Peki, uyandığımızda hep varlığını sinsice sürdürecek mi homofobi? “HOMOFOBİYİ SEVGİYLE BİTİRMEK” mümkün mü? Ama önce bilmek, farklılıklara açık olmak gerekiyor galiba.  Zaten yeni bir bilgiye tamamen kapalı insanlara kendimizi anlatmaktan ziyadesiyle yorgunuz, bu nedenle de haklı bir ön yargıya sahibiz. O nedenle bize sevgisini göstermeyen bir topluma ne kadar sevgiyle yaklaşabiliriz. Bunca cinayet, taciz, tecavüz, hak ihlallerinden sonra sisteme karşı duyabildiğimiz sevgiden ziyade öfke.

“BENİM HORMONLU DOMATES ADAYIM” başlığı hayatın her saniyesini işgal ettiği gibi buraya da yansıdı. Gün geçmiyor ki ülkenin en önemli sorunu olan eşcinsellikle ilgili bir açıklama yapılmasın, birilerinin eşcinselliği birilerinin gizli eşcinselliğine dokunmasın, eşcinsellerin nerede durması gerektiği, nerede sevişeceği, hangi fantezilerden feyz alabileceği durağan seks hayatından muzdarip ünlü/ünsüz herkesin dudak değmemiş ağzını yoruyor. Ne diyelim devir başkasını basamak görüp tırmanma devri, vur eşcinsele! Eskiden eşcinsellik mi vardı sonuçta! Al sana “MUHAFAZAKARLIK”. Başımıza ne geliyorsa sorumlusu tam da bu kavram galiba. Yani eskiye ait olanı korumaya kalkarken farklı ve yeni olana karşı önlenemez hırçınlığımız. Eee İran’da eşcinsel yok, açıklamasından sonra bizde de olması beklenemez.

Osmanlıdaki trenlerle bütün dünyayı fethetmemiz bile inkar edildiğine göre bu yeni moda akım- bakınız eşcinsellik- bizden değil. Ama işte ne kadar lanetlense de insanın yatak odasına kilit vuramıyorsun, ürüyor ve bizden yenilerini doğuruyor. Sorunun köküne kibrit suyu dökmek isteyenlere önerimiz korunmaları. Yoksa domatessever Betül Aşık’ın yıllar önce belirttiği gibi: “Dikkat gay çıkabilir!”.

Şimdi “SAPYOSEKSÜEL”lik pek revaçta bebeğim. Yani hareket noktamız zeka. Ama eşcinseller cephesinde ne kadar hayat bulabilir bilinmez. Ay adamı bulduk da zekası kaldı. Daha adamın kıyafetini soyacak aşamaya zor geliyorken beynini nasıl soyacağız. Elbette ki zekadaki o ışıltıyı yakalayabilmek bizi ona daha çok bağlar ama henüz sanal âleme mahkumken selamıma cevap gelir mi aşamasında böylesi bir ütopya için erken. Ne demiştik zeka yok, görüntü önemliydi. Bu noktadan hareketle “FOTOĞRAF YÜKLEYİNCE İLGİNİN ARTMASI” da normal herhalde. Ama bu fotoğraf sözlükte yüklenince elbette ki “ilgisi yok” diyerek tırnaklar ortaya çıkarıldı. Çünkü sözlük edebiyat, sanat, toplumsal sorunların konuşulduğu farklı bir arenaydı. Burada fotoğrafın hiç önemi yoktu, burada yazılarımızla vardık. Belki de bu kuralcı ve politik doğrucu tavrımızı bir kenara bırakıp hayatın akışına kendimizi bırakmak daha güzel.

Her şey hep mi kötüye gidiyor? Belki sorunlardan bahsederken bir yandan eğlenmek bizim de hakkımız. Her ne kadar çıkış noktası dram olsa da sadece bize ve destekçilerimize ait olan bir yürüyüşte catwalklarımızı sergileyeceğiz. Ayı Sözlük de orada olacak “AYI SÖZLÜK GAY PRİDE ZİRVESİ 2015” konseptiyle. Ya sen? Ayrıca “EUROPEAN EQUALİTY GALA”‘ya da davetliyiz. 110 ülkeden 1100 üyeli  ILGA gibi dev organizasyon, Türkiye’den eşcinsellerin kendini özgürce ifade edebildiği Ayı Sözlük’ü de üyeleri arasına dahil edip fark edilmemize bir katkı daha sunmuştur. Anlayacağınız sular bizim yönümüzde de akışta. Sevgiler.

Hazırlayan: naringergedan

1. Sayı

1. Sayı

Okumak için tıkla

İndirmek için tıkla

1 Trackbacks & Pingbacks

  1. 1. SAYI – HOMOJEN

Comments are closed.