Patronsuz, pezevenksiz ve gereksinimsiz bir dünya dileğiyle…

Okumaya başlıyor olduğunuz bu yazıyı yazıyor olmak zaten büyük bir sorumluluk gerektirirken şu an bunu okuyor olmak da en az onun kadar sorumluluk yükleyecek omuzlarınıza. Uyarmadı demeyin! Bugün sizlere belki de hiç bilmediğiniz, bilseniz de bilmekten rahatsızlık duyduğunuz için bilmiyormuş gibi yaptığınız, belki de haberdar olmak yerine kafanızı başka bir yöne çevirip, duyarlılığınızı başka bir konu ile beslediğiniz bir dünyadan bahsedeceğim. Evet şaşırtıcı ama böyle bir dünya var hatta herkes payına düşeni yaptığı vakit başka bir dünya bile mümkün!

Hazırlayan: hepberabear

Ötekilikten, ötekileştirilmekten, türcü tanımlardan, ayrıksı olmaya zorlanmak, zorla aykırılaştırılmaktan ömrü boyunca yılmamış hatta girdiği her ortamda “tuhaf” olarak yaftalanmayı bir hayat felsefesi olarak benimsemiş bir LGBTİ+ birey olarak sizlere bugün “özel gereksinimli bireyler ve lgbti+” dünyasından bahsedeceğim. Aslında bir çoğumuz için yeni bir dünya değil bu biliriz ki “ötekiler”, “ötekileri” iyi bilirler ne de olsa öyle değil mi?

Özel gereksinimli birey tanımı temelinde bir bireyin bilişsel, duygusal, sosyal ve bedensel gelişiminin ortalama yaş grubu düzeyinden farklı olması olarak özetlenebilir. Özet olarak bu tanım bayağı içi boş ve zayıf bir tanım gibi gözükse de aslında çok da yüklü kelimeler barındırmakta içerisinde kanımca. Sizlere yazı boyunca özel gereksinimli bireylerin hayatları konusunda ajite kesitler vermeyeceğim ya da duygu sömürüsü boyutunda samimiyetten uzak hikayeleme örneklerine girmeyeceğim. Dediğim gibi bu bir empati yapabilme ve “ne kadar sorumluyum?” sorusunu bireyin kendisine yöneltmesi için çaba göstermesini tetikleme yazısı.

Konudan çok da uzaklaşmadan tanımımız içerisinde yer alan noktalara değinmemiz gerekirse;  bilişsel kelimesi temelinde “zihinsel esneklik” ile birlikte yapabileceğimiz bir takım eylemleri temsil etmektedir. Bu eylemler temel olarak, yönetici işlevler, algı, dikkat ve bellek gibi zihinsel fonksiyonların kullanılmasının gerektiği aktivitelerde bireylerin başka bir bireyin yardımına ihtiyaç duyduğunu veya dışa bağlı olduğunu vurgulamak için tanımda yerini almıştır.  Buradan hareketle aslında tanım içerisindeki kelimelerin anlamlarını her birimiz kendi süzgecimizden geçirdiğimizde zaman zaman hangimizin zihinsel esneklik konusunda “dışa bağlı” (ama tırnak içinde dışa bağlı) olmadığımızı söyleyebiliriz ki? Sonuçta; kalem, elma, erik ve çilek kelimelerinden bir kategori oluşturacak olsak hangisi dışarıda kalır? Sorusuna “tabi ki çilek çünkü kalem ağaçtan yapılır, elma ve erik ağaçta yetişir ama çilek toprakta!” cevabını veren otizmli üstün zekalı bir çocuk mu haklı yoksa bu soru sorulduğunda “tabi ki kalem çünkü diğerleri meyvedir” diyen çoğunluk mu? Bu örnekte bile görebildiğimiz üzere mutlak olarak “doğru” kanımca sonsuz ile eşit bir şeydir ve her zaman için tam olarak “doğru”, “istenen düzeyde” ve “gereksinimsiz” olmak bana çok da mümkün gelmemektedir.

Duygusal düzeyde özel gereksinimli bir birey olmak demekse yine kanımca çok yoruma açık vaziyette kalmıştır. Toplumun çoğunluğunun yapıyor olduğu şekilde bir insanın duygularını yansıtmıyor olması yine literatürde “özel gereksinim gerektiren davranış” kategorisinde yer almaktadır. Bu bireylerle her gün bir arada çalışan bir psikolog olarak evde sürekli yangın çıkarma girişiminde bulunan, hiperaktivite durumundan dolayı birimimize başvurmuş küçük danışanıma neden bu şekilde davrandığını sorduğumda aldığım cevap; “annem beni bir tek dövdüğü zaman benimle ilgileniyor!” oldu. Bu açıdan baktığımızda da toplumdaki herkes gibi “gülümseyerek günaydın demek” zorunlu samimiyetsizliğini yerine getiremeyen bu bireylerin aslında birçok başka derdi bizim bildiğimizden tamamen başka bir dille ifade ettiğini atlıyorsak? Asıl duygusal olarak davranışları tanımlamamız için bizim özel bir gereksinimimiz varsa? Diye durup düşünmek lazım gelir…

Sosyal kelimesi kendi içinde birçok anlama gelse de temel düzeyde herkesin aklına “bireyin çevresi ile ilişki halinde olması” olarak özetlenebilir. Peki hangimiz istediğimiz düzeyde çevremiz ile, çevremizdeki insanlarla iletişim kurabiliyoruz? Ya da çevremizle iletişim kurarken daha doğrusu kurmaya çalışırken bunu belirleyen “yazısız kurallar bütünü”, “genel ahlak ilkeleri” gibi işe yaramaz rutinlere bağlı kaldıkça bu iletişimi ne kadar istediğimiz şekilde gerçekleştirebiliyoruz? LGBTİ+ bir birey olup böylesine konservatif bir toplumda ne kadar özgür ya da ne kadar kısıtlanmış hissettiğimizi sanırım hepimiz biliyoruz! İşte tam da bu noktada “sosyal anlamda kısıtlara” maruz kalan bizler aynı zamanda her gün yanından geçip gittiğimiz, iletişim kurmak için pek de çaba sarf etmediğimiz, aynı dili konuşmadığımızı düşünüp ortak bil dil bulmaya çalışmadığımız insanlar için aslında tam da aynı “sosyal baskıyı” uyguluyoruz. Ne kadar garip öyle değil mi? Türcülük, ayrıştırma ve ötekileştirme yüzünden sosyal hayatta birçok sıkıntı çeken LGBTİ+ güruhu aslında hiç fark etmemekle başka bir güruha karşı belki niyetli bir biçimde değil ama kesinlikle bilinçsizce ayrımcılık yapıyor. Olacak iş mi? Değil! Ciddi anlamda kendimize dönüp sorduğumuzda kaçımızın “özel gereksinimli” bir arkadaşı var? Kaçımız bu insanlarla gün içerisinde aynı yerlerden geçiyoruz? Ya da kaçımız ilkel bir acıma duygusu ile değil de gerçek anlamda anlayabilmek adına kendimizce bir kenara ittiğimiz bu güruh ile iletişim kurmaya çabalıyoruz? Sanırım empati ve nezaket konusundaki “özel gereksinimlerimiz” de sosyallik konusunda bir diğer gruba eziyet veriyor ve vermeye devam ediyor…

Yazının en başında da bahsettiğim gibi bu yazı ajite örneklerle günlük hayattan koparak en az LGBTİ+ görünürlüğü kadar sosyal bir gerçeği “Özel Gereksinimli Bireylerin” ve “Özel Gereksinimli LGBTİ+” bireylerin varlık ve görünürlüğünü vurgulamak, bireylere bu konuya ne kadar mesafede olduklarını düşündürmek hatta bu konuda kimlerin aslında “bağzı gereksinimleri” olduğunu sorgulatmak için yazıldı…

“Ülkemizde Özel Gereksinimli LGBTİ+ Bireyler” için diğer tüm gönüllü kuruluşlarla bir arada hizmet veren derneğin İngilizce ve Türkçe olmak üzere twitter adreslerinden etkinliklerine, aktivitelerine ulaşabilirsiniz, maddi ve manevi olarak katılımda bulunup destek verebilirsiniz;

https://twitter.com/DisabledLGBT

https://twitter.com/engelliescinsel

Davamız ve onurlu hareketimizde her zaman söylediğimiz gibi “sen yoksan çok eksiğiz!” Canım ebemkuşağının her bir rengine gereksinim duyuyor ve kucaklıyoruz. Dünya rengarenk hale gelene kadar pes etmeden, empatiyi olabildiği en son düzeye çıkarabildiğimiz, omuz omuza, yan yana, sevişe sevişe direndiğimiz;

“Patronsuz, pezevenksiz ve gereksinimsiz bir dünya dileğiyle…”

5. SAYI
HOMOJENOkumak İçin Tıklayın!
İndirmek İçin Tıklayın!

1 Trackbacks & Pingbacks

  1. 5. SAYI – HOMOJEN

Comments are closed.