Müsadenle bu sene dağılmak istiyoruz!

Her sene olduğu gibi bu sene de bütün cemaat-i lgbti+’ın beklediği pride haftası yine onbir ayın sul-tanı ramazan-ı şerif’e denk geldi. Öncelikle bu konuya bir açıklık getirelim mi artık? Bir daha aynı şeylere cevap vermek zorunda kalmasın kimse hem? Ha tatlımlar? Son kez cevap olsun bu açıkla-mam sizlere, e mi? Haydi inşallah…

Hazırlayan: hepberabear

Şimdi efendim ramazan ayının her sene hicri takvime göre on gün geri gelerek miladi takvime uyma-sından mütevellit son iki senedir ramazan ayı, haziran ayının son haftasına denk gelmekte. Bir takım çevrelerce: “bu bilinçli yapılmış bir tahriktir!” deniyorsa da işin aslı öyle değil, gelin anlatayım. İşin aslı şudur ki; “Pride March” her sene Amerika’da meydana gelen Stonewall ayaklanmasının yıl dö-nümü olarak kabul edilir ve haziran ayının son haftasında gerçekleşen Stonewall direnişinin onurlu mücadelesi haziranın son haftasında yâd edilir. Yani ondört yıldır bu yürüyüş ve onur haftası ülke-mizde haziranda oluyordu ve bizler için yine bir şey değişmedi ama ramazan ayı son iki yıldır onur haftasına denk geldi. Malum şahısa anlatır gibi tane tane, açık açık anlatmaya çalıştım umarım açık-layabilmişimdir. Hatta bir kez daha özet bir cümle kurayım tamamen içim rahat olsun; “bu sene ra-mazan ayı onur haftasına denk geldi, onur haftası ramazan ayına değil!”.

Gelelim asıl konumuza; 19 Haziran 2016 tarihinde trans onur haftasının son günü dolayısı ile bilindiği üzere “trans onur yürüyüşü” yapılacaktı ve bu etkinlik farklı farklı -tırnak içinde muhafaza-kar- kesimler ve bunların oluşturduğu siyasi gruplar tarafından türlü türlü tehditlere maruz kaldı. Bu kesim ve grupları ismen anmaya ve boş yere bir kez daha reklamlarını yapmaya hiç gerek yok! Kim olduklarını bilen biliyor zaten! Sadece benim anlamadığım nokta şudur ki bu gruplar ve kesimler kendilerince kararlı bu iradeyi oluştururken, önceki oniki yıl akılları, dinleri, ahlakları neredeydi de son iki senedir buna sahip çıkar oldular? “Ramazana denk geldiğinden dikkat çekti” gibi bir açıkla-maya asla inanmıyorum! Neden derseniz; bu yürüyüş gezi olayları sonrasında rekor bir kitle ile İstik-lal Caddesi’ni yıkarcasına yapıldı. O yürüyüşteki onbinler, bu güzel, -tırnak içinde muhafazakar-, biricik kardeşlerimizin gözünden kaçmış olamaz herhalde! Ya da o zamanın gündeminde lgbti+ bi-reyler üzerinden nefret kusmanın popülaritesi henüz gündemi değiştirmek için gerekli değildi belki de. Haaa doğru ya o zamanlar geziciler, çapulcular vardı!

Dünyanın her yerinde, polis ve halkın birbirlerine çiçekler dağıtarak, polis memurları içerisin-deki lgbti+ bireylerin birbirine evlenme teklifi ederek, kutladığı hafta ve yürüyüş bizim ülkemizde 19 Haziran günü yine polis ve bu gerici grupların üstün çabası ve el birliği ile bizi dünya basını aracılı-ğıyla dünyaya, insanlığa, tüm galaksiye titiz bir şekilde rezil edişi ile gerçekleşti. Aslında üçüncü sınıf bir orta doğu ülkesi olmaktan değil ileriye hatta daha da geriye gittiğimizi güzel bir şekilde ka-nıtladılar herkese bu gruplar. Dünya nasıl bir ülke olduğumuzu bir kez daha görmüş oldu… Öyle ya, geçen seneye nazaran, daha çok şiddet, daha çok nefret ve daha çok gaz vardı sokaklarda!
19 Haziran bu şekilde gazlı, sopalı, dayaklı, şiddetli bitedursun arkasından onur haftası et-kinleri hızlı bir şekilde başladı. Bu haftanın sonunda da yine İstiklal Caddesi’nde büyük onur yürü-yüşü yapılacaktı ve yine kurusıkı tehditler havalarda uçuşmaya başladı. İşin ilginç tarafı bu nefret kusan tehditkar kesimden kimseleri, nedense ben tek başlarınayken hiç konuşurken göremiyorum, bu sizin de dikkatinizi çekmiyor mu? Ne zaman kalabalık olarak hareket etseler ya da bordo berelerini takıp klavyenin başına geçseler o zaman akıllarına geliyor, kendi kendilerini tatmin ettikleri, yalan dolan o uydurma “erkeklikleri”. İlginç.

Onur haftası etkinlikleri çeşitli seminerler, açık oturumlar, piknikler ve partiler şeklinde de-vam ederken malum gün geldi çattı: “26 Haziran 2016”. Bir gece öncesinden 14. Onur Haftası Dü-zenleme Komitesi yazılı bir basın açıklaması yaptı ve bu sene onur yürüyüşünün gerçekleşmeyeceğini duyurdu. Yürüyüş gerçekleşmeyecekti ama şehrin her bir yerine valiliğin de isteği üzerine “GÜN-LÜK HAYATIN ‘NORMAL’ AKIŞINI BOZMADAN” dağılınacaktı. Bu karar lgbti+ bireyleri ikiye bölmüş olsa da bir tarafından baktığımızda da haklı bir karardı diye düşünmekteyim. Evet on-dört yıl önce yirmi kişilik bir lgbti+ grubu İstiklal’de yürürken ne sıkıntılar çekti, onların hatırası adına o yürüyüş her şeye rağmen yapılmalıydı belki ama bir yandan da kar-zarar dengesi boyutunda olaya bakmak lazım diye düşünmekteyim.

Olaya şuradan bakarsak, artık onlar, yirmiler değil binler, onbinler yürüyor yürüyüşlerde ve böyle bir kitlenin can güvenliğini sağlamak, herhangi bir şiddet girişiminde böyle bir grubu kontrol altına almak neredeyse imkansız değil, imkansız! Zaten biricik güvenlik güçlerimiz o kadar düşünceli ki 26 Haziran günü daha sabah saatlerinde bir bir tomaları sokakların başlarına dizmiş, her sokağın girişine yığılmış, kendilerince gözlerinin tutmadıklarını belirli bölgelere sokmuyorlardı. Kesin lgbti+ güruhuna karşı tehdit savuran, bariz açık açık suç işleyen o barbar sürüsünden bizleri korumak içindi bu kadar zahmet eminim! Canım polis! Hayır tam tersi bizden halkı korumak için ise bizim neyimiz-den halkı koruyacaktınız acaba? Pardon? “NORMAL” akışı bozmayın dediniz! Tamam işte biz ne dedik? Basın açıklamasında, yürümüyoruz, Beyoğlu’na “DAĞILIYORUZ!” dedik. Nedir yani “dağılmak” da mı yasak? Eee o zaman senin istediğine göre ben anlıyorum ki benim yaşamam yasak! Yok öyle! Varız biz polis abiiiii varız! Hatta vardık, varız, varolacağız! Hatta biz öyle çok da yabancı değiliz; belki senin iş arkadaşınız, belki komşunuz, belki kankan, belki kardeşin, belki de çocuğunuz! Her yerdeyiz ayol, her yerde! Saymakla, sövmekle, dövmekle bitecek cinsten de değiliz! Hayır Tak-sim’de, İstiklal’de istediğin kadar dikil! E geri kalanı ne yapacaksın? Yahu dağılıyoruz diyorum! Aloooo! DAĞILIYORUZ! Sokak sokak, cadde cadde, şehir şehir, ülke ülke, kıta kıta dağılıyoruz! Hemde nasıl bir bilsen! Öyle böyle değil! Önünü alamıyoruz! Hani olay sen bizi İstiklal’de yürüt-müşsüüüün yürütmemişsin açıkçası kusura bakma ama çok da fifi! Her yerdeyiz biz yahu! Her yer-de! Aklına gelebilecek ve gelemeyecek her yerde! Evde, okulda, işte, hastanede, otobüste, metroda, kaldırımda, İstiklal’de, Taksim’de, Beyoğlu’nda!!! Her yerde!

Haaa sen hala daha resmi izinmiş, yürüyüş toplum değerlerini tehdit ettiği için yasakmış, gü-venlik açısından zararlıymış zırvaları için izin falan istememizi bekliyorsan e ona da tamam. Haydi gönlün olsun; Pardoooğğğğn memur beeeğğy; “MÜSADENLE BU SENE ‘DAĞILMAK’ İSTİ-YORUZ!”

5. SAYI
HOMOJENOkumak İçin Tıklayın!
İndirmek İçin Tıklayın!