Earvin Johnson 14 Ağustos 1959 günü Amerika’nın Michigan eyaletinde doğdu. Orta sınıf bir ailenin on çocuğundan biriydi. Çoğu Amerikalı çocuk gibi daha çok küçük yaşlarda basketbolla tanıştı. Sabah erkenden basketbol oynamaya koşup gece topuyla yatabilecek kadar basketbolu çok seviyordu ve bu özelliğiyle kime benzediğini tahmin etmek hiçte zor değildi. Lise takımıyla eyalet şampiyonasında oynarken bir maçta gösterdiği etkileyici performans sonrası onu ilk defa izleyen Fred Stabley adlı yazar kendisine “Magic” olarak hitap ediyor ve böylece ileride ismiyle özdeşleşecek olan lakabını edinmiş oluyordu. Eyalet şampiyonluğuyla sonuçlanan lise döneminin ardından henüz üniversite ikinci sınıftayken Amerikan kolej şampiyonluğuna uzanması sonrası erken profesyonel olma kararıyla NBA ligine adım atmaya karar verecekti.
Lise ve kolej şampiyonluklarının yanında 2,06 metre boyunda olmasına rağmen oyun kurucu dahil her pozisyonda oynayabilmesi, üstün top hakimiyeti ve kusursuz saha görüşü NBA seçmelerinde ilk sıradan seçilmesini sağladı. İlk sezonunda çengel atışının mucidi bir diğer Lakers efsanesi Kareem Abdul-Jabbar’ın etrafında kurulan takımla şampiyonluğa ulaştı. Dahası takımın en önemli oyuncusunun sakatlanması sonrası final serisinin son maçının kazanılmasında baş rolü oynadı. Bu performansı sonrası finallerin en değerli oyuncusu seçildi ve ilk yılında bunu başarabilen NBA tarihindeki ilk ve tek basketbolcu oldu.
Kolej finallerinde alt edip şampiyonluğa ulaştığı Larry Bird ile girilen dillere destan rekabet ve çoğu finalde Larry Bird’li Boston Celtics’e karşı kazanılan beş şampiyonluğun ardından artık kariyerinin sonlarına yaklaşan Magic Johnson Kasım 1991 yılında düzenlediği basın toplantısında kanında hiv virüsü tespit edildiğini ve bu nedenle basketbolu bırakma kararı aldığını bir basın toplantısıyla duyurdu. O dönem de eşcinsel hastalığı olarak bilinen AİDS hastalığına yakalanmadığını ve sadece kanında virüsü taşıdığını belirtse de yaptığı açıklama pek inandırıcı olmadı. Eşcinsel olduğu söylentileri basında geniş yer buldu. Daha sonrasında bu söylentileri çıkaran kişinin ezeli rakiplerinden Isiah Thomas olduğunu iddia etti ve 2017 yılının aralık ayında bir televizyon programında barıştırılana kadar kendisiyle görüşmedi.
Emekli olmasına rağmen 1992 yılında düzenlenen All-Star organizasyonuna ve ardından yaz aylarında olimpiyatlar için kurulan milli takıma davet edildi. Bu davetleri geri çevirmeyerek tarihin en iyi milli takımı olarak gösterilen Dream Team’in bir parçası oldu ve olimpiyat altın madalyası kazandı. Bu süreçte her ne kadar kanamalı yaralanma sonrası kendilerine hiv virüsü bulaşabileceğini düşünen bazı oyuncular olsa da başta takım arkadaşları olmak üzere ezeli rakipleri Larry Bird ve Michael Jordan’ın ne kadar destek olduklarını eşi şu şekilde anlatmıştı: ”Teşhisten sonra takım arkadaşları oldukça destek oldular. Larry ve eşi de bu süreçte her zaman yanımızdaydı. Micheal Jordan olimpiyatlar sırasında bize oldukça yakın davrandı. Gittikleri her yerde her şeyi birlikte yapıyorlardı ve ona çok normal davranıyorlardı. Bu Earvin için dünyalara bedeldi.”
Sonraki sezon olimpiyat şampiyonluğunun da etkisiyle sahalara dönme kararı alsa da rakip takım oyuncularının tepkileri sonrası bu kararından vazgeçti. Kısa dönem koçluk deneyimi ardından 96 yılında tekrar basketbola dönme kararı aldı. İyi bir performans göstermesine rağmen diğer oyuncuların hiv virüsü bulaşma korkusuyla kendisine savunma yapmaması nedeniyle 32 maç oynadıktan sonra basketbolu son kez bıraktı.
Oyunu hakkında dönemin ünlü basketbolcularından Charles Barkley ”Magic Johnson oyun kurucu falan değildi o tanrının bize yaptığı bir şaka gibiydi” yorumunda bulunurken, Larry Bird ise ”hayatımda gördüğüm en iyi oyuncu. O hep en üstteydi ve hep öyle kalacak” yorumuyla ezeli rakibine olan saygısını gözler önüne seriyordu.
Basketbolu bırakmasının ardından Magic Johnson derneğini kurdu. Verdiği konferans ve düzenlediği eğitimlerle hem aids hastalığı hakkında toplumu bilinçlendirdi hem de birçok insanın erken tanı almasını sağladı. Bu dönemde yaygın olan eşcinsel hastalığı yanılgısının aşılmasında da etkisi büyüktü. Bir dönem Magic All-Stars adıyla gösteri takımı kurdu. Bu takımla Türkiye’ye gelen Magic Johnson İstanbul’da Ülkerspor’a karşı 30 sayı 13 ribaunt ve 19 asistle maçı tamamlayarak herkesi kendisine hayran bıraktı. 1996 yılında NBA’in 50. yılı şerefine yapılan listeye girerek basketbolun gelmiş geçmiş en iyi 50 oyuncusu arasına seçildi.2002 yılında Basketbol efsaneleri olarak adlandırılan Hall Of Fame oyuncuları arasına girmeyi başardı. Günümüzde yapılan çoğu anket ve listede gelmiş geçmiş en iyi ilk 5 oyuncu arasında gösteriliyor.
Hiv pozitif olduğu tespit edildiğinde Magic Johnson yeni evlenmişti. Eşi o sırada hamileydi ve neyse ki yapılan testler sonucunda eşinin kanında virüs saptanmamıştı. Enfeksiyonun bebeğe bulaşmamış olması da en büyük teselli kaynağıydı. Hiv virüsü ile doğmaktan belki de rutin tarama testleri ve erken tanı sayesinde kıl payı kurtulmuştu. Bir hastalığın eşcinsellikle aynı anlama gelmesi nedeniyle bir insanın eşcinsel olmakla suçlandığı karanlık dönemden tam 20 yıl sonra Earvin jr. Babasını karşısına aldı. Artık hayatı içinden geldiği şekilde yaşamaya karar verdiğini başkalarının kendisinden beklediği hayatı yaşayamayacağını ve eşcinsel olduğunu babasına itiraf etti.
Oğlunun kendisine açılmasını ise “zaten uzun süredir bunu bekliyordum ve bu yaşandığında onun adına çok mutlu oldum. Bu çocuğunuzun nasıl biri olacağına ya da olmasını isteyeceğinize karar veremeyeceğinizle ilgili. Ne karar alırsa alsın onu seviyoruz ve destekliyoruz. Dışarıda onu kötü etkileyecek onca şey varken yapmamız gereken onu sevip destek olmak” sözleriyle tam bir babalık örneği gösteriyordu.
Tanı almasının üzerinden 25 yılı aşkın süre geçmesine rağmen AİDS hastalığına yakalanmamış olması dahası gayet sağlıklı olması kafalarda soru işareti bırakan diğer bir konuydu. Bu durum hakkında kendisine sorulan sorulara “Hiv virüsü halen kanımda dolaşıyor ve 25 yıldır da bu böyle. Nasıl AİDS olmadığım ya da ölmediğimi soruyorsanız. Şu anda herkesin kullanabileceği 25 adet hive karşı geliştirilmiş ilaç var. Ben bunlardan 3 tanesini her akşam düzenli olarak alıyorum ve şimdiye kadar ilaçlar üzerine düşeni yaptı. Pozitif olarak sağlıklı yaşayarak ve spor yaparak bende kendi üzerime düşeni yaptım. Şu ana kadar her şey istediğimiz gibi gitti” şeklinde cevap veriyor.
Ayrıca virüsün çoğalması için gerekli olan bağışıklık sistemi hücrelerine, virüsün girmesini sağlayan ccr-5 reseptöründe delta-32 adı verilen bir mutasyon taşıdığı ve bu yüzden virüsün hücrelerini enfekte edemediği yönünde bilgilerde mevcut. Bu şekilde etki eden bir ilaç bile geliştirilmiş ve bu ilacın geliştirilmesinde Magic Johnson’un katkısı olduğu yönünde şehir efsaneleri yıllardır anlatılıyor. Forma numarasıyla mutasyon türünün numarasının aynı olması tesadüf müdür bilinmez ancak ırklara göre değişmekle birlikte toplumda yüzde 1 oranında görülüyor olması bu ihtimali biraz azaltıyor gibi. Gün geçtikçe virüse karşı etkili ilaçların da sayıca arttığını, sağlıklı ve pozitif yaşamayı hayat felsefesi olarak benimsediğini hesaba katarsak daha uzun yıllar sağlıklı kalarak herkesi şaşırtmaya devam edeceğini düşünmek pekte yanlış olmayacaktır. Umarım kanında yaşayan küçük yaratıklarla mücadelesine uzun yıllar devam ederek hayatta tutunacak dalı kalmamış insanlara mucizeleriyle ve yaşadıklarıyla umut ışığı olmaya devam eder.
Hazırlayan: justsin
10. SAYI