Röportaj: Taylan Erler

Tiyatro oyuncusu, müzisyen, seslendirme sanatçısı ve eğitmen olan Taylan Erler’i karavanında ziyaret ettim ve küçük bir söyleşi gerçekleştirdik.

Röportaj: Ali Bahadır Bahar

 

Müzikle tanışmanız nasıl oldu? İlk ne zaman müzik yapmaya başladınız?

Müzikle ile tanışmam. Eniştem ve halam ile büyüdüm. 1970’li yıllarda onların evlerinde caz plakları, eski  tangolar, kantolar, Türk sanat müziği ve Türk halk müziği çalardı, dinlerdim. Plaklar ile büyüdüm ve müzikle ister istemez bir etkileşim oldu. O müzik devam etti.  Ama grup kurarak profesyonel müzik hayatına Caz’a 6 yıl önce başladım.

 

Caz müzik evrensel olduğu halde ülkemizde yapılması zor bir müzik türü. Caz müzik ile nasıl tanıştınız?

Anlattığım gibi plakları dinleyerek tanıştım. Sadece caz müziği evrensel bir müzik değildir. Bütün müzikler evrenseldir. Caz enteresandır. Bütün dünyada afro merikan müziği olarak bilinir. Afrikalı, Amerikalı, İngiliz, İspanyol, Fransız karışık öyle bir müzik tarzıdır, aslında köle müziğidir. Bunu böyle kabul etmek lazım. Bunu pek söylemiyorlar caz müziği icraa edenler ya da ilgilenenler. Diğer soru  neydi? (gülüşmeler)


Caz zor bir müzik türü müdür?

Caz zor bir müzik türü değildir.  Çalarsan kolay. Sadece hissetmen lazım. Sanat yapıyorsun. Bu bir sanat.  Onların acılarını hissedersen  daha iyi yorumlarsın, kolay.

 

Taylan Erler İstanbul Jazz Band ne zaman kuruldu? Sizi dinlemek isteyenlere yeni haberleriniz var mı? Dinleyicilerinize söylemek istediğiniz şeyler nedir?

İlk tohumları sanırım 2008 2009 yılında atıldı. Tabi asıl Jazzband 2011 diyebilirim. Eskiden büyüklere çalardık, yapardık konserlerimizi. Şimdi küçüklere de konser yapacağız.

Bizi izleyen dinleyicilere sayfamızda söylemiştim. taylanerleristanbuljazzband.com sayfasında
söylemiştim. Baba cazcı Louise Amstrong’un bir sözü vardır.  “Ben elime enstrümanı alıp çalmaya başladığım zaman insanlar tempo tutuyorsa mutlu ve doğru bir iş yaptığımı hissediyorum” Bende karşımda mutlu insanları görmeyi çok seviyorum. İnsanlar artık mutlu olmalı. Sadece Türkiye değil tüm dünya insanı mutlu olmalı.  Bu yüzden caz keyifli bir müzik tarzıdır. .bakmayın aslında bir hüzün vardır. Hüznün müziğidir. Blues’dan gelmiştir ama şimdi artık daha keyifli olmaya başladı, insanlar eğlenmek için dinliyorlar. Bende bunu ömrümün sonuna kadar yapmayı düşünüyorum.

Yani yaptığın mesleği severek yaparsan…
Tabi tabi insanlar sevdiği işi yapmalı. Türkiye’de okuyup kendi mesleğini yapamayan insanlar var.  Bence herkes bir şekilde kendi mesleğini, sevdiği mutlu olacağı işleri yapsın. Yarınımız yok, ne yapmak istiyorsanız bugünden yapın.

 

Tiyatro’ya başlangıcınız nasıl gerçekleşti?

1993 yılında haber spikeri olmak için Can Gürzap ve Arsen Gürzap’ın Nişantaşı’ndaki Diyalog kursuna başladım. Fakat sonra rahmetli Haluk Kurtoğlu tiyatro bölümüne kaydırmasını söylemiş Can Bey’e. Tiyatro bölümüne yazdırınca iş başka tarafa gitti ve Haluk hoca anlamış olmalı ki Ayda Aksel’de üstüne eğildi.  Haluk hoca ve Toron Karacaoğlu’nun dediği gibi “yetenek yüzde yirmi”. Biz bunu hep ters yapıyoruz. Çocuğumun çok yeteneği var. Yüzde doksan yeteneği var. Yok yanlış. Olmaz bu. Çalışmak, çalışmak. Yüzde yirmi  yeteneğin varsa yüzde seksen çalışacaksınız Bence çalışmak daha önemli. Hele oyunculuk, özellikle karakter yaratmak. Rol çıkartmak. Tüm  vücudunuz, hücrelerinize kadar çalışıyorsunuz. Kolay bir şey değil.

 

Sürekli tiyatro oyunu izlemek gerekiyor di mi?

Bol bol izlemek gerekiyor. İzlemeden başka türlü tiyatro oyuncusu olamazsın. İyi kötü oyunu siz belirleyeceksiniz.

 

Şuan devam eden tiyatro oyunlarınız var mı?

4-5 yıldır yapmıyorum.

 

Yanlış bilmiyorsam hem müzisyen, hem tiyatro ve sinema oyunculuğu, hem seslendirme sanatçılığı, hem  tv program yapımcılığı, hem eğitmenlik yapıyorsunuz. Bunca işi bir arada başarıyla yürütmek büyük bir enerji gerektiriyor olmalı. Hayat enerjinizi ve başarınızı neye borçlusunuz?

Çok büyük bir enerji gerektirmiyor. İşimi severek yapıyorum. Hiç bir zaman Off demedim. Off dersen o işi yapma. İşimi severek yapıyorum. Ama şu var ki Haluk Kurtoğlu “yapabildiğiniz şeyi yapın! İşiniz ile ilgili. Bilginizi satın der.” Eğitim verirken şunu yapıyorum, ben eğitmen değilim aslında. Ben yaşadığım tecrübelerimi, bilgilerimi anlatıyorum, sunuyorum. Kitaptan alıp okuyup bir şey alıp okumuyorum. Ustalar da bunu yapar. Onun için de insanlar ustalara gider. Haluk beyden, Arsen Gürzap, Can beyden, Ayda Aksel’den tecrübelerini dinleyerek öğrendim. Hatta Toron bey derse geldiği zaman ders anlatmazdı. Kendi tecrübelerini anlatırdı, konuşurdu. Onları dinleyerek bir yol çizerdik. Ben de bunları yapıyorum aslında hayatımı anlatıyorum.

En son Türkan Şoray’ın “Uzaklarda arama” sinema filminde rol almıştınız?

Türkan Şoray’ın yönettiği filminde belediye başkanı rolündeydim. Güzeldi fakat tutulmadı.

 

Sinema filmi ve TV ile ilgili yeni projeleriniz var mı?

Sinema projesi teklifi var. Dizi çok zaman alan bir şey. Sinema filmi ve tiyatro daha mantıklı geliyor.

 

Bu sohbeti karavanda yapıyoruz. Karavan hayatınızı imrenerek izliyorum.  (gülüşmeler) Bize biraz karavandaki yaşamı iyi ve kötü yönleriyle anlatır mısınız? Karavanda yaşamak isteyenlere de fikirler vermiş oluruz böylelikle.

İstanbul’da zorluğu var ama Çeşme, Marmaris, Bodrum ve Ege bölgelerinde daha kolay. Oralarda karavan kampları var. Gelişmiş bir ülkenin gelişmiş bir şehrinde karavan kampları olmalı. Ama 15 sene önce İstanbul’da 4, 5 tane varmış fakat kapatılmış. İyi bir şey karavan. Lükse giriyor ama o kadar lüks değil.  Karavancılık sadece emeklilerin yaptığı bir hobi değil. Zaten yaşadığınız yer nedir 1 oda 1 salon, mutfakta içindedir. Yani stüdyo daire gibi bir şey. Karavanın bir ekstrası arabası var. Mesela bugün Maltepe sahilinde değilim de Antalya’ya gitmek istiyorum daha pratik. Ama ev olunca hep aynı adrese gitmek zorunda kalıyorsun. Bu benim hayalimdi hayalimi gerçekleştirdim.

 

Çok teşekkürler Taylan abi, bu güzel röportaj için.

Ben teşekkür ederim kardeşim. Selamlar, sevgiler.

5. SAYI
HOMOJENOkumak İçin Tıklayın!
İndirmek İçin Tıklayın!