Siyasete Kurban Edilen Köy Enstitüleri

Kimine göre bir ilim irfan yuvası, kimine göre ise bir komünist büyütme yuvası olan köy enstitüleri her dönemde var olduğu gibi siyasete kurban edilen bir kurum olmuştur.

1941 yılında köylere öğretmen yetiştirmek ve aynı zamanda da yapılan inkılapları sadece kent bölgelerinde değil, köylere de ulaştırmak için nefis bir uygulama. Enstitülerin kurucuları Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve İsmet İnönü’dür. Türkiye’nin 21 bölgesinde, tren hatlarının yakın olduğu yerlere kurulmuştur. Enstitüler köylerde bulunan halkın da artık bir şeylerin bilincinde ve farkında olması gerektiğini vurguluyordu. Öyle ki 8.000 tane genç öğretmen yetiştirmiştir.

Enstitülerin öğrencileri ve öğretmenleri kendi emek ve çabalarıyla derslikler inşa etmişlerdir. Balzac, Dostoyevski, Tolstoy kitapları Türkçeye tercüme edilerek orada bulunan halkın okuma seviyesinin yükselmesi için çabalar sarf edilmiştir. Tiyatrolar, gösteriler hazırlanmış, Shakespeare’in gösterileri uyarlanmıştır. Mandolin görmeyen halk, ilk kez mandolinle tanışmış, sanatla, tarımla, işle, emekle birçok başarı sağlamıştır. Öyle ki Aşık Veysel, enstitülere müzik öğretmenliği yapmıştır. İsmail Hakkı Tonguç, enstitüleri tek tek gezerek buradaki kontrolü sağlamak için uğramıştır. Hiçbir öğretmenin, hiçbir gerekçe dahi göstermeden öğrenciye şiddet uygulamayacağını vurgulamıştır. Uyguladığı zaman ise öğrencinin aynı şekilde öğretmene tepki göstereceğini belirtmiştir.

İkinci Dünya Savaşı döneminde Rusya’nın Türkiye’den topraklar istemesi ve 1946 yılında çok partili hayatın baş göstermesi üzerine enstitüler ister istemez siyasetin kurbanı haline geldi. Toprak ağaları, eğitim gören, bilgi edinen halk üzerinde bir dikta kuramayacağını fark edince kendi içinde örgütlenip, “kızlı erkekli bir sınıfta ders işleniyor”, “buralar komünist yuvaları”, “buralar bizim geleneklerimize karşı” gibi söylemlerle enstitüler üzerinde gereksiz, farazi laf atmaya başladılar. Öyle ki CHP milletvekili Emin Sazak, tutup da “benim bineceğim eşek benden akıllı olamaz” demesi, toprak sahibi ve ağaların olaylara ne kadar dar baktığını göstermekteydi. Bu durum içerisinde CHP çözümü köy enstitülerini kapatmakta buldu. Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara gelmesinden sonra ise tamamen durumlar değişti, bazı okullar “İmam Hatip Liselerine” dönüştü, bazıları ise Öğretmen Lisesi olarak kaldı.

*Köy Enstitüleri, varlığını koruyabilseydi eğer ülke bu durumda olmayacaktı. Ülkenin her yerinde aydın, bilgili, yetişmiş halk meydana gelecekti. Köylerdeki insanlar eğitim, sağlık, iş konularında kendilerini bu kadar “baskı”altında hissetmeyeceklerdi. Şehirlerde bu kadar ev sıkıntısı yaşanmayacak ve insanlar daha rahat nefes alacaklardı. Her zaman olduğu gibi dar kafalı ve bağnaz insanlar tarafından ilim-irfan engellene engellene boş bakan insanlar yetişmeye başladı.

hazırlayan: ruhibey

11. SAYI

HOMOJENOku

İndir