Small Talk “Konuşmaların Küçüğü, Sözün Büyüğüdür”

Partiye ya da yemeğe gittiniz. Kalabalık bir ortam. Ve sizi davet eden kişi sizinle her dakika ilgilenemiyor. Haliyle tanımadığınız kişilerle yan yana geliyorsunuz. Birileriyle konuşmak ve tanışmak istiyorsunuz. Ama ne diyeceğinizi, nasıl söze gireceğinizi bilemiyorsunuz. Bilgi sahibi olmanız gereken konu: “small talk”, yani küçük konuşma. İsmindeki “küçük” ibaresi konunun önemsiz bir şey olmasından kaynaklanıyor aslında. Amacınız bir şekilde karşıdakiyle konuşacak bir şeyler bulmak, ne olursa olsun ama sizi kurtaracak şeyler olsun, felsefe yapmak da umurunuzda değil.

Bu durumu neredeyse hepimiz yaşamışızdır. Şahsen küçük gruplarda daha iyi eğlenebilen biriyim. Grup büyüdükçe ortak eğlence ortamı oluşamıyor. Ve sıkıntıdan patlıyorsunuz. Yanınızdaki çam ağacı olsa “ben de çok sıkıldım” demesini istiyorsunuz. Birkaç kişiyle konuşmaya çalışıyorsunuz ama bazen garip bir sessizlik oluşuyor konuşma aralarında. Bir nevi tanışma, “merhaba nasılsın, iyiyim sen nasılsın, görüşürüz” döngüsünden öteye geçemiyor.

Garip sessizliği kırmanın en önemli yolu, küçük konuşma oluşturmayı bilmek. Bu sayede;

– biriyle kolayca tanışabilirsiniz
– daha dostça görünürsünüz
– insanlarla kolay kaynaşmış olursunuz.

Akılda tutulması gereken konulardan biri, “işleyen demir ışıldar” öğretisi. Yani ne kadar pratik, o kadar başarı. Bunu yaparken de vücut dilinin ve konuşmaların içeriğinin de önemi yadsınamaz.

Örneğin; kollarınızı kavuşturmak iletişime kapalılık sinyali verir. Uzun bir sırada bekliyorsunuz ve önünüzdeki kişi arkasını döndü ve göz teması kurdunuz. Gülümseyip, bir konu açın. Konuşma içeriğine ilişkin kötü bir örnek de soykırım gibi “ağır ve eleştiriye açık” uç konular. İletişim kurmaya çalıştığınız kişiyi kaçırırsınız, benden söylemesi.

Dostça bir ortam oluşturmak için birkaç küçük konuşma örneğini gruplar halinde verirsek;

1) “kendimizi tanıtma

Bir gruba ilk kez girdiğinizde, genelde kendinizi tanıtan kişi siz olmalısınız.

Diyelim ki, yeni bir işe başladınız ve pek kimseyi tanımıyorsunuz. Çalışma ortamından çalışma ortamına farklar var elbet ama genelde yeni gelen diğerleriyle tanışır. Örneğimiz şöyle olmalı:

“Merhaba, adım x, şu departmanda yeni başladım. Siz hangi departmandansınız?”

Bir diğer örnek de; birden fazla kez aynı ortamda bulunduğunuz kişilerle nasıl iletişim kurulacağına yönelik:

“Sanırım sizinle şu toplantıdaydık, ben x, sizin adınız nedir?”

2) “genel geçer konular”

Havadan sudan konular yani. Bir nevi güvenli bölge. Çünkü kişisel bir detay içermez. Herkesin havanın nasıl olduğuyla ilgili fikri de vardır. Haberler, spor ve eğlence gibi konularda konuşma başlatmak en kolayıdır. Oltayı sallarsın ve en az bir balık oltaya takılır. Birkaç örnek vermek gerekirse;

“Dün akşamki maçı izledin mi? Süper bir gol oldu.”

“Havalar bir süre daha böyle kötü olacakmış diyorlar. Uzakta mı oturuyordun sen de? Gelip gitmek çok zor oluyor da bana.”

3) “o gün hakkında konuşma”

Hiçbir konu bulamadınız, yapıştırın gitsin:

“Günün nasıl geçiyor?”

Bu tip muhabbetlerde pozitif bir ruh haline bürünmelisiniz çünkü insanlar olumlu şeyler duymak ister. Hem konuşmalı hem de iyi bir dinleyici olmalısınız. Tavsiye verilecekse de kişisel alana girmeden genel şeyler söylenmeli. Bu konuda güzel bir örnek:

“Kötü olması seninle alakalı değil. Satürn etkisi henüz bitmedi.”

 

4) “iş yeri”

İşler hakkında konuşmayı içerir. Kişisel hiçbir alana girmez ve iş ortamından kimseyi de özel hayatınıza sokmazsınız. Kısacası iş, işte kalır.

“IT departmanı hala şu işi bitirememiş, sizde de buna bağlı olarak bekleyen işler var mı?”

“x raporu canımızı okudu, birkaç hafta şu konuyu görmesem olur desem yeridir.”

 

5) “gözlemler”

Konuşmak istenen kişiyle alakalı ya da onun bulunduğu ortamla alakalı konulardır. Konu içeriği genelde ortak bir nokta olur. Yani bu, giyim kuşam da olabilir, başka şeyler de.

“Ayakkabılarını oldukça beğendim. Bende sende durduğu gibi durmuyor.”

“Seni sanki x konserinde gördüm hafta sonu?”

“Adın x’di değil mi? y sana selam söylememi istedi.”

Gruplar daha da çoğaltılabilir ama sanırım esas nokta anlaşıldı. Yapmak istediğimiz şey, karşıdakini de konuşturmak olduğundan, önemli olan şey “kuracağımız cümlenin soru içermesi”. Nezaket icabı için bile olsa karşı taraf cevap vermek durumunda kalacak çünkü. Ama bu üslubu da her defasında aynı aynı tekrarlarsak takıntılı görünürüz. Bu da unutulmamalı.

Bitirirken, konuyu biraz daha esnetiyorum ve ilişkilerde ya da sosyal ortamlarda küçük konuşma nasıl olmalı, ondan bahsedeyim.

Diyelim ki, Tinder’dan, Hornet’ten ya da İnstagram’dan birine yazacaksınız. Ne yazarsanız karşıdaki size döner diye düşünmektesiniz. Birkaç örnek vereyim:

“Bana akdeniz akşamları dışında hangi şarkıyı çalacaksın gitarınla bakalım?” (Gitarlı fotosu var)

“Selamunaleykum komşu!” (Komşu ülkeden biri)

“Daha çok foto paylaşmalısın. Böylece seni daha çok görmüş olurum.” (instagram)

“Tüh! Kutlamayı kaçırdım!” (Doğum günü pastasını üfleyen fotosu var)

“Ya benimsin ya toprağın!”

“Söyle bakalım, sanat sanat için mi yoksa sanat toplum için mi?” (Sanatı severim demiş)

“Nihayet seyahatlerin bitti de seni yakalayabildim.” (Gezdiği ülkelerden fotoları var)

“En baştan söylüyorum, sonra kızma, fanta içmeyi severim.”

“Baklava mı yoksa şekerpare mi yesem diyordum. Senin gibi tatlı birini gördüm. Ve oyum şekerpareye!” (Göbekli biri)

İlginç bir cümle kurarsanız, çoğu zaman yazdıklarınıza dönüş olur. Eğer ki isteğiniz karşı tarafı tanımak etmek ise, dostça bir ortamı kolayca başlatıyor böyle cümleler.

Gergin sessizliğin oluştuğu ortamları ezip geçmek umuduyla.
Sevgiler,

Hazırlayan: hazineci

11. SAYI

HOMOJENOku

İndir

1 Trackbacks & Pingbacks

  1. 11. SAYI – HOMOJEN

Comments are closed.