Demet Yanardağ yazdı: İnsanlar Alemi

Pek severim belgesel izlemeyi. Kurbağalar nasıl vıraklar, sinekler larvalarını nereye bırakır, kuşlar birbirine nasıl cilve yapar her birini izlerim. En acı olanı da hayatta kalma mücadeleleridir. Bazen, suda umarsızca yüzen bir balığı, bazen kozasından naifçe çıkan bir kelebeği, bazen de etrafı sırtlanlarla çevrili bir ceylan yavrusunu gördüğümde, kendi hayatım aklıma gelir. En çok da kendimi o ceylan yavrusuna benzetirim. Her bir sırtlan, etimden bir parça kopartmaya çalışıyor gibi gelir… Ancak bir fark vardır ki, sırtlanlar karın doyurmak için öldürür… Hayvanlar aleminden bahsederken hep “vahşi doğa” denir. Sanki insanlar hiç vahşi değilmiş gibi… Hayvanlar; karın doyurmak için öldürüyor diye vahşi olmuş. Oysa insanlar bunun için öldürmüyor. Ne için öldürdükleri de belli değil. Sahi ne için öldüğümüzü bilen var mı?

Hazırlayan: Demet Yanardağ

Bu güne dek, arkadaşlarımın hemen hemen yarısının öldüğünü gören biri olarak, uzun zamandır cenazelere de katılmam. Ölüm o kadar sıradan gelir ki bana, insanlar diriyken yanlarında olmaya çalışırım. Ancak buna rağmen aidiyet düşkünü insanlar tarafından “siz ne çektiniz ki?” denir. Acı yarıştırmaya kalkılır. Ben çoğu zaman susarım… Ne çektim be insan ırkından? Eleştiri yapıcı olunca daha güzel gelir bana, saldırmak için değil de düzeltmek için, güzelleştirmek için eleştirmeyi severim. Ancak bu da saldırı olarak gelir aidiyet sahibi zümreye. Çünkü sütte leke vardır, onlarda yoktur… Eleştirilemezler, dokunulmazlıkları vardır… Hep onlar ezilmiş, hep onlar öldürülmüştür. Sanki hiç öldürmemişlerdir hep ölmüşlerdir… Bir de ezilmişlik egosu… “Kim daha çok ezildi?” sorusu iğrenç gelir bana. Sırf bir aralar insan denen halka “vahşi ve barbarlar” dedim diye, bunu kanıtlarcasına saldırmışlardı. Lakin beni yanlış anlamış olacaklar ki tek bir ırk üzerine alınmış. Oysa ben bütün insan ırklarını kastetmiştim. Sürekli üzerine alınması gerekenler alınmadığı gibi, alınmaması gerekenler alınıyor. Nasıl bu derece şizofren olduk? Ya da nasıl bu derece saldırgan olduk… Şu bilim insanları genetiğimizle oynasa da anlaşabilsek. Acaba GDO işe yarar mı? Bu vahşeti düzeltebilirse, seks işçiliği yaparak genlerle oynayacak bilim insanlarını fonlayabilirim diye düşünüyorum… Afrikalı, açlıktan ölen bir çocuk! Yolcu uçağını, bombardıman uçağı sanan Suriyeli çocuk! Günah diye oyuncak bebekle oynatılmayan çocuk! Bir büyüğün şeker vaadine kanıp hayatı kararan çocuk! Yahu siz neden bahsediyorsunuz? Neyinizi savunuyorsunuz? Biz yeni nesle, çocukken daha öğretiyoruz, insan ırkının ne derece zararlı olduğunu…

Oysa Bonibon’dan hap yapıp intihar eden çocuklar değil miydik biz? Çubuk krakeri, sigara yapıp içen… Taşları savunma aracı olarak değil de, oyun aracı olarak kullanan… Üçtaş, beştaş, dokuztaş… Ne çabuk unuttuk çocukluğumuzu?

Ne çabuk büyüdük de, çocuklara mutlu olmak yerine; korkmayı, nefret etmeyi öğrettik? Sizce hayvanlar mı daha vahşi? İnsanlar mı diye soru sorsam kendimi korumak için Kaplumbağa gibi kabuğuma çekilmemi gerektirecek bir hata yapmış olur muyum?

6. SAYI

HOMOJENOku

İndir

1 Trackbacks & Pingbacks

  1. 6. SAYI – HOMOJEN

Comments are closed.