Teslimiyet filmi Yönetmeni Emre Yalgın ve Oyuncularıyla Röportaj

Şimdiye kadar Amerikan ve Avrupa sinemasında yapılmış LGBT filmlerine yer vermiştik. Bunun sebebi tabi ki yurt dışının bu konuda engin bir deniz olması. Türkiye’de LGBT temalı film yapmak yürek ister. O yüzden de yapılmış film sayısı iki elin parmakları kadar ne yazık ki. İşte onlardan bir tanesi de Emre Yalgın’ın yönetmenliğini yaptığı ve Türkiye’de ilk defa trans oyuncuların rol aldığı TESLİMİYET filmi.

Hazırlayan: Yıldırım Şimşek

 

Film, aynı evde yaşayan dört trans bireyin yaşadıkları dram ve zorlukları anlatıyor. Başrollerinde Kanbolat Görkem Arslan, Didem Soylu, Seyhan Arman, Buse Kılıçkaya ve Ayta Sözeri’nin yer aldığı film 2011 yılının Haziran ayında gösterime girdi. İlk defa 29. Uluslararası İstanbul Film Festivalinde seyirciyle buluşan film Selanik Film Festivali Balkan Fonu ödülünü de aldı. Bunun dışında Göteborg Film Festivalinde, Altın Portakal’da, Tel Aviv Film Festivalinde, Madrid Film Festivalinde, Berlin Türk Filmleri Haftasında, Amsterdam Pink Film Festivalinde ve Ankara Uluslararası Film Festivalinde gösterildiğini ve çeşitli ödüller aldığını da hatırlatmakta fayda var.

Teslimiyet Söyleşisi

Filmin yönetmeni ve oyuncuları ile bir araya gelip filmin baştan sona tüm yolculuğunu konuştuğumuz sohbetimize sizi de davet edelim bu sayıda. Fırsat bu fırsat yönetmenimiz Emre Yalgın’a, Didem Soylu’ya, Seyhan Arman’a ve Ayta Sözeri’ye bir kez daha buradan teşekkürlerimi ve sevgilerimi gönderiyorum. İyi ki varsınız…

 

Yıldırım: Emre bize film fikrinin ortaya çıkışından ve süreçten bahseder misin?

Emre: Ankara’da Pembe Hayat adlı bir dernek var. Zaten yakından takip ettiğim bir dernekti ve orada böyle bir film yapmaya karar verdim. Senaryoyu yazmaya başladım. Daha sonra Zeynep’le (Zeynep Özcan) birlikte yazmaya devam ettik. Senaryo ortaya çıktıktan sonra filmi yapmak için birçok yere başvurduk. Tabi Türkiye’de böyle bir film yapmak kolay değil. Kimseden destek alamadık. Çok düşük bütçeyle, kendi imkânlarımızla çektik filmi. Sadece Selanik film festivalinden senaryo destek ödülü aldık. Film yurt dışında daha fazla ilgi gördü diyebilirim.

 

Yıldırım: Türkiye’deki yolculuğu nasıl oldu filmin? İstanbul Film Festivali ve Ankara Film Festivalinde gösterildi ve ödül aldı.

Emre: Evet. Gerçekten ilginç bir süreçti. İstanbul Film Festivaline başvurduğumuzda daha filmin color’ı falan yapılmamıştı. Aslında filmin yapımcısı yoktu. Ama İstanbul Film Festivali filme ilgi gösterdi. Orada filme Mehmet Ali Aslan sahip çıktı. Yapımcılığı üstlendi ve filmi bitirebildik. Uzun süre salon bulmak konusunda sıkıntı yaşadık ve aylarca bekledik. Sonrasında da Ankara, İzmir ve İstanbul’da çok az sayıda salonda gösterime girebildik ve sanırım sadece bir hafta kaldık. AVM sinemalarında gösterime girmek çok zor. Zaten diğer sinemalarda tek tek kapanıyor. Bunun dışında Antalya, Ankara ve İstanbul Festivallerinde dolaştı film.

 

Yıldırım: (Oyunculara) Hepiniz deneyimli oyuncularsınız ancak ilk defa bir sinema filmi projesinde yer aldınız. Öncesinde ki çalışmalardan bahseder misiniz?

Ayta: Teslimiyet trans bireylerin oynadığı ve trans bireyleri anlatan ilk film. Aslında hepimiz kendi hayatlarımızdan zaten deneyimliydik. Ama yine de öncesinde bir ay kadar bir çalışma dönemi geçirdik. Oyuncu koçumuz Müfit Aytekin ile çalıştık.

 

Yıldırım: Teslimiyet hem size hem de hayata neler kattı? Nasıl etkileri oldu?

Seyhan: Bir kere oyunculuk anlamında çok özel bir tecrübeydi. İçinde olmaktan keyif aldığım bir projeydi. Ama asıl etkisi ve zaten olmasını da istediğimiz etkisi, bu durumda olan bireylere ışık tutmasıydı. Kendi cinsel yönelimlerini yeni yeni fark etmeye başlayan genç bireyler için önemli bir projeydi. O dönemdeki bir insan kendisini yalnız hisseder. Dünyada sadece kendisinin olduğunu hisseder. Ulaşabildiğimiz insanlara yalnız olmadıklarını hissettirmek istedik.

Didem: Ben de sosyal medyadan çok sayıda mesaj aldım bununla ilgili. Sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin birçok yerinde böyle insanlar var ve ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Seyhan:  Neyse ki artık internet var da her türlü bilgiye çok daha kolay ulaşılıyor. Ben Adanalıyım ve benim zamanımda bir tane dergi vardı. Postayla sadece o dergiye ulaşabiliyorduk ve dünya ile iletişimimiz sadece bu dergiydi.

 

Yıldırım: Peki Emre’ye dönmek istiyorum tekrar. İlk film için oldukça riskli bir proje. Korkmadın mı?

Emre: Başlangıçta çok farkında değildim. Ama işin içine girdikten sonra kendi kendime “acaba hata mı ettim” diye düşündüğüm zamanlar oldu. Çünkü her aşamada çok zorlandık. Hem çekimde hem gösterimde sancılı süreçler oldu. Ama sonuca baktığımda yaptığım işten memnunum ve şimdi “iyi ki de yapmışım” diyorum.

 

Yıldırım: Peki Teslimiyet’in daha sonraki filmlere katkısı oldu mu?

Emre: Hayır, olmadı. Yani sadece ismimin duyulmasına katkısı oldu.

 

Yıldırım: Çok fazla maddi imkânsızlıklardan bahsettik. Bu sebeple filmde yapmak isteyip de yapamadığınız, vazgeçtiğiniz yerler oldu mu? Yazdığınız senaryoyu ne oranda gerçekleştirdiniz?

Emre: Zaten hiçbir zaman yazdığınızı yüzde yüz gerçeğe dönüştüremezsiniz. Bu kesin. Yüzde elli diyebilirim. Mesela çok ciddi bir objektif sıkıntısı çektik ve parasızlıktan bu sorunu çözemedik. Tekrar yapma şansım olsa o sorunu çözüp filmi öyle çekerdim herhalde. Bunun dışında teknik ekibe çok az para ödeyebildim. Sadece oyuncuların özverisinden bahsetmek haksızlık olur. Ekip daha önceden birlikte çalıştığım arkadaşlarımdı. Onların da çok desteği oldu.  Çevresel sıkıntılarımız oldu. Çekim yaptığımız sokakta bulunan mekânlarla bazı sorunlar yaşadık.

Ayta: Evet bu yüzden bazı sahneler o anda değişti. Sokakta çekeceğimiz sahneyi damda çekmek zorunda kaldık.

Teslimiyet söyleşisi

 

Yıldırım: Oyunculara sormak istiyorum yine. Çekimler sırasında zorlandığınız, tekrar tekrar çektiğiniz sahneler oldu mu?

Didem: En zor sahneleri çok kolay çektik. Tam tersine kolay sahnelerde epey uğraştık. Bir sahnede bana gülme krizi geldi. Defalarca çektik.

Ayta: Evet, Emre en sonunda “tamam nasıl oynuyorsanız oynayın” diye isyan etti.

 

Yıldırım: Çekimler ne kadar sürdü peki?

Emre: Çekimler 3,5 hafta sürdü. Aslında 3 hafta planlamıştık. Bazı aksiliklerden dolayı yarım hafta uzadı. Kiraladığımız mekânlardan bir tanesinin süresi o sabah doluyordu ve daha sahneyi çekmemiştik. Sabah erkenden çalışmaya başladık. Sahneyi çektik ve mekânı teslim ettik. Ucu ucuna yetişti…

Ayta: Emre zor çektik filmi diyor da anlattıkları daha çok azı. Adam evini arabasını sattı bu film için.

 

Yıldırım: Anlaşılan ekip gerçekten çok özveri ile çalışmış. Sizi bu kadar motive eden şey neydi peki?

Ayta: Valla beni para motive eder o da bu filmde yoktu. Bir daha bağımsız bir sinema filminde oynamam. (güler) Şaka bir yana hikâyeye inanmak çok önemliydi.

Didem: Gönüllü olmak çok önemliydi. İnandığımız ve bizi anlatan bir hikâyeydi sonuçta.

Seyhan: Valla sette yattık kalktık. Burada beni en çok motive eden şey ekibin tutumuydu. Başka setlerde de çalıştığımda trans birey olduğum için yaklaşım biraz farklı olabiliyor. Ama Teslimiyet setinde herkes çok uyumlu ve istekliydi. Bana göre filmin en büyük başarı kaynağı ve motivasyon kaynağı buydu.

Yıldırım: Çok teşekkür ederiz bu samimi sohbet için. İçtenliğiniz için. Vakit ayırdığınız için. Bir kere daha elinize sağlık diyoruz.

 

 

7. SAYI

HOMOJENOku

İndir