Sinema algısını değiştiren öteki filmler (Bölüm: 3)

Taxi Zum Klo (1981)

LGBTİ+ kültürü ile kamusal-özel alan ilişkisi temellendirilirken konunun aslında yeni değil en azından 50-60 yıllık bir tartışma olduğunu gözler önüne seren hardcore göndermeleri ile dikkat çeken dram-duygusal film. Frank Ripploh’un yönettiği ve oynadığı 1981 tarihli film pek fazla bilinmese de bağımsız sinema müdavimlerinin favorilerinden biridir. Pornografik olarak tanımlayanlar da olmuştur.

Bir öğretmen üzerinden eşcinsel olarak yaşamanın ne demek olduğunu betimleyen film; kamusal ve özel alan içinde ve dışında yaşanan çelişkileri de gözler önüne serer.

Alman sineması içinde 80 öncesi döneme ait eşcinsel kültüre güzel göndermeler yapan film, Türkiye’de festivallerde gösterileceği söylentisi ile sık sık gündeme gelmiş, ancak sinemadaki bağımsız anlayışın yok olması ve siyasi baskılar sonucu gösterimi engellenmiştir.

Örümcek Kadının Öpücüğü (1985)

Arjantinli yazar Manuel Puig’in 1976’da yayınladığı “Kiss Of The Spider Woman” adlı kitaptan uyarlamadır. Eşcinsel sinemanın akademi ödülü ile taçlanan en iyilerinden biridir. Tiyatro’ya ve müzikale de uyarlanmış; Türkiye’de dram tiyatrosu olarak temsilleri gerçekleşmiştir.

Brezilyalı yönetmen Hector Babenco’nun yönettiği filmin çekimleri Brezilya’nın São Paulo kentinde yapılmış, Amerika-Brezilya ortak yapımı olan filmin eşcinsel karakteri ile en iyi erkek oyuncu dalında oscar ödülü alması bazı çevrelerde rahatsızlık yaratmıştır. Harrison Ford ve Jack Nicholson diğer adayları eşcinsel Luis Molina karakteri ile sollayan William Hurt en iyi erkek oyuncu dalında akademi ödülünü kucaklamış, bu rolle başkaca ödüller de kazanmıştır.

William Hurt ve Raul Julia’nın yolları filmde aynı hapishanede kesişir. Brezilya’nın oldukça kötü şartlar sunan dikta rejiminin etkilerinin hissedildiği hapishanede Raul solcu bir mahkûm, Hurt ise tüm siyasi düşüncelerden izole olmuş ve haksız yere hapishaneye atılmış bir travestidir. Hurt ile Raul’un bu ortamda oldukça zıt karakterler gibi görünse de aslında oldukça fazla ortak noktaları bulunmaktadır. Hurt, Raul’a olan ilgisini film boyunca saklamaz, ondan hoşlandığını çeşitli şekillerde dile getirir. Ancak Raul seksist ve homofobik sayılabilecek davranışları ile başlarda pek o taraflı olmaz. Molina, şartlı tahliye karşılığında Raul’u konuşturup hapishane yönetimine bildirmek için yönetimle anlaşır. Raul’un güvenini kazanmak için ne gerekiyorsa yapar. Aslında bu iki mahkûmun neden aynı hücreye konulduğu film boyunca daha da net gün ışığına çıkar. Duygusal açıdan suistimale açık Hurt’un hapishane yönetimi tarafından kullanılması bu açıdan tezgâhlanmış bir planın ürünüdür.

Zamanla Hurt’e iyice güvenen Raul tüm gizli bağlantılarını Hurt’e açıklar. Hapishane yönetimi bu anlamda istediğini almış gibidir ancak Hurt hiçbir gizli bilgiyi hapishane yönetimi ile paylaşmaz. Yönetimce salıverilen Hurt adım adım izlenmeye başlanır, dışarıda Raul tarafından kendisine verilmiş gizli bir numarayı arayarak Raul’un kız arkadaşına ulaşmayı dener. Buluşma yerine gelen kız Hurt’un yakınına konuşlanmış gizli polisleri fark edince Hurt’u öldürür oysaki Hurt’un izlendiğinden haberi yoktur. Hapishaneden çıkamayan Raul ise gördüğü şiddet ve işkence sonucu hapishanede ölür.

Film siyasi baskı düzeni ve devlet eleştirisi yanında, rejim ve homofobinin baskı ve çıkar aracı olarak kullanılması üzerine güçlü vurgularla doludur.

Film, Akademi Ödüllerine aday gösterilen ilk bağımsız filmdir aynı zamanda. 1985 yılında ufacık bütçesiyle milyon dolarlık filmlerle yarışıp başarı elde etmesi oldukça manidardır. Homofobik baskılara rağmen ve o dönem güçlü olmayan eşcinsel lobi desteğinden yoksun olmasına rağmen her yarışmadan ödülle dönmesi engellenememiştir.

Uyarlandığı romanın başarısını aşan film, Broadway müzikaline de uyarlanmıştır. Oscar ödülü yanında Cannes Film Festivali’nde de William Hurt “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazanmıştır. Hurt canlandırdığı eşcinsel karakterle ayrıca aynı BAFTA dâhil olmak üzere çeşitli yarışma ve festivallerde 10’dan fazla ödül almıştır.

Türkiye’de tiyatroya da uyarlanan film, bu türe uygunluğu nedeniyle daha başarılı bulunmuş Molina karakterini oynayan Göktay Tosun oldukça beğenilmiştir.

Popülist olma kaygısı gütmeksizin Hollywood desteği almadan ufak bir Brezilya hapishanesinde çekilen film, bağımsız filmler içinde bu denli başarılı olması ile dikkat çekicidir. Kuşkusuz bunda faşist devlet düzeninin gözler önüne serilmesi ve eşcinsel bireylere yapılan gizli/aleni yönetim baskısının çok başarılı şekilde aktarılması da etkili olmuştur. Filmin katıldığı hiçbir yarışmadan eli boş dönmemesinin sebebi de budur. Bireysel bir eleştiri değil bir toplum ve siyasi eleştiri olarak göze çarpan senaryo hiçbir açıdan kusur ihtiva etmemektedir.

Hazırlayan: futurelavirs

 

7. SAYI

HOMOJENOku

İndir