Şeker Abla ile soru, cevap ve tavsiye köşesi

Sevgili yavrularım merhaba, nasılsınız, umarım hepiniz iyisiniz. Daha önceden de gerek derginin internet sitesinde, gerekse Ayı Sözlük’te sağolsun yönetimdeki arkadaşların duyurdukları üzere, sizlerin sormaya çekindiğiniz veya danışacak kimsenizin olmadığından dolayı soramadığınız sorularınızı yanıtlamak, sizlere elimden geldiğince yardımcı olmak üzere bu sayıdan itibaren Homojen Dergi’de yazmaya başlıyorum. Hepinize teşekkür ederim, gerek sözlük üzerinden gerekse e-mail adresime sorularınızı gönderdiniz, derginin yayın tarihine kadar gönderdiğiniz soruların hepsine cevap verdim, burada da aralarından seçtiklerimi okuyabilirsiniz. Başka sorularınız olursa da bana sözlükteki köşemden veya [email protected] e-mail adresimden, isimli, nickli veya rumuzlu olarak her türlü sorunuzu yazabilirsiniz. Hadi canlarım, derdimi paylaşabileceğim kimse yok diye üzülmeyin artık, Şeker Ablanız bundan böyle sizin yanınızda olacak. Bende yargılama yok, ayıplama yok, o nedenle aklınızı kurcalayan her konuda bana danışabilirsiniz. Umarım size bir parça da olsa faydalı olabilmişimdir. Hepinizi çok seviyor, yanaklarınızdan öpüyorum.

Şeker Abla

Sevgili Şeker Abla, Ak Parti‘nin tek başına iktidar olduğu bir ülkede biseksüel olarak yaşamaya devam mı etmeliyim, yoksa alıp başımı buralardan gitmeli miyim?

Sevgili yavrum, bu konuda kesin bir şey diyemem, tamamen senin kişiliğine, isteklerine ve de elbette imkanlarına kalmış bir şey. Son seçimlerin de ülkedeki LGBTİ hakları konusunda yakın vadede pek parlak bir gelişme olacağı konusunda umut vermediği doğru. Yurtdışında, LGBTİ haklarının tanındığı batı ülkelerinde, cinsel kimliğinin getirdiği problemlerle daha az karşılaşma, daha hoşgörülü bir çevrede olma olasılığın tabii ki daha yüksek. Üstelik eğer hemcinsin biriyle hayatını birleştirme kararı alırsan, tanınan evlilik hakları nedeniyle gerek yasalar karşısında, gerekse toplum tarafından ciddi bir kabul görme durumun oluyor. Öte yandan yurtdışında hiç yaşadın mı bilmiyorum ama orada herşey buradan gözüktüğü gibi toz pembe değil, yalnızlık çekme, kültürel şok, iş bulamama veya düşük kalitede işlerde ve/veya düşük maaşla çalışmaya razı olman gerekebilir, belki ırkçılıkla karşılaşma olasılığın var. Buradaki iyi-kötü kurmuş olduğun düzenini, rahatını, aile ve arkadaş ortamını arama, niye geldim ben bu diyarlara diye ahlama olasılığın mevcut. Türkiye gibi ne çok iyi ne çok kötü, arada kalmış ülkelerdeki LGBTİ bireylerin bu gitme-kalma konusundaki kafa karışıklığını anlayabiliyorum. Bunlara rağmen eğer yurtdışında daha önceden yaşamadıysan, imkanın varsa, kendine güveniyorsan, seni bu ülkeye bağlayan çok birşeyin yoksa ve kendini geçindirmek için de bir planın varsa, mutlaka bir şansını denemeni tavsiye ederim yavrum. Bu tür şeyler gençlikte yapılıyor, şimdi denemezsen sonra yaşın benim yaşlarıma geldiğinde keşke Şeker ablamı dinleyeydim diyebilirsin. oralarda garson bile olsam burada durmaya yeğdir diyorsan, mutlaka şansını dene yavrum. En kötü ihtimalde sana çok değerli bir hayat tecrübesi olur.

Ayrıca Şeker ablandan sana bir tavsiye daha, dünya sadece Amerika’dan Avrupa’dan oluşmuyor, başka yerlerde de şansını deneyebilirsin. Mesela sana şunu göstermek isterim, ufkun açılsın yavrum; kamboçyaya yerleşmek – Link


 

Sevgili Şeker Abla, görüyorum ki bazı arkadaşlarım kendi feminenliğinin ya da trans kimliğinin ötekileştirildiğini gördüğü ve bunu tamamen bünyesinde yaşadığı halde, aynı ötekileştirmeyi kendileri de biseksüeller için yapıyorlar. Bu insanlara nasıl davranmalıyım bilemiyorum. Muhatap olmasam olmuyor, muhatap olsam lafımı esirgeyemiyorum hemen tartışma çıkıyor. Lafımı söylemesem içime atıyorum, daha da sinirleniyorum böyle olunca. Bu tiplere nasıl davranmam lazım, yardımlarını rica ederim.

Sevgili evladım, eminim sen de farkındasın ki, baskı gören bir azınlık grubu üyesi olmak, otomatik olarak diğer baskı gören azınlıklar ile empati yapabiliyor olmak, bütün önyargılarından arınmış olmak, azınlık herkes ile kardeş gibi hissetmek anlamına gelmiyor. Hatta görüldüğü üzere, toplumdan öğrenilen davranış kalıplarını, kendi çektiklerimizi hiç düşünmeden, başkaları üzerinde uygulamakta beis görmüyoruz. Dolayısıyla bu durum sadece biseksüellere yönelik bir şey değil, LGBTİ kısaltmasındaki her bir harfin temsil ettiği grubun diğer harf gruplarına ait kişileri ötekileştirmesi, hatta kendi grubundaki diğerlerini de ötekileştirmesi durumu, bizimki gibi içselleştirilmiş homofobinin tavan yaptığı toplumlarda maalesef sıklıkla görülüyor. Sana tavsiyem, durum ne olursa olsun sakinliğini koruman ama senin de içinde bulunduğun bir grup içinde böyle laflar edilmişse de, demek istediklerini içine atmayıp, sakin bir üslup ile ve çok uzatmadan görüşünü kısaca ifade edip karşındakinin yanlış konuştuğunu belirtmen. Bu kadarı yeterli olacaktır, karşındaki tartışmayı uzatmaya hevesli gözüküyorsa, onu muhatap almaya, onunla konuşmaya değmeyeceğini aklına getirmelisin ve orada konuşmayı kesmelisin. O ortamda bulunan diğerleri senin bu sakin, olgun ama görüşünü de belirtmekten çekinmeyen tavrını takdir edeceklerdir. Maalesef herkes ile mantıklı bir zeminde uzlaşmak mümkün olmuyor evladım, önyargıları yıkmak da çoğu zaman çok zor, o nedenle tartışmaya girsen kendini yıpratmış olursun sadece, başka bir işe de yaramaz. üzme kendini böyle insanlar için.


 

Merhaba sevgili Şeker Abla, yaklaşık 2 ay önce evlendim. Mutluyum diyebilirim ama kalbim elbette eski sevgilimde. Yaklaşık 3 yıla yakındır hayatımdaydı, o zamanlar ayrılmıştık desek de hep görüşürdük. (o da benim gibi kadın) Şu an o baskasıyla takılıyor, bir kız bulmuş kendisine. İcim o kadar acidi ki.. O‘nu nasıl unutacağım? Sence onunla iletişime hep devam etmeli miyim?

Ah kızım, ne desem ki şimdi sana. Sen zaten seçimini yapmışsın çoktan. Onla isteyerek mi yoksa baskıdan dolayı mı ayrıldınız söylememişsin ama senin birisiyle evlendiğini çok da zevk ve mutlulukla izlediğini tahmin etmiyorum. Sen bir başkasını tercih etmişsen, onun da bunun yasını senelerce tutup seni bekleyeceğini mi zannediyordun a kızım? Bana kalırsa o da yapabileceği en mantıklı şeyi yapmış bir başkasını bulmakla. Hala görüşüyor musunuz bilmiyorum ama, onun bu ilişkisi senin canını acıtıyorsa, iletişim halinde kalmanız seni daha da üzecek, eğer kendini kontrol de edemezsen, içindeki bu acı ona karşı normalde söylemek istemeyeceğin şeyleri söyletecek, istemeden onun da canını yakmana sebep olacaktır. Hem belki onun için de senle görüşmek can yakıcı ama bunu sana söyleyemiyor. En iyisi mi siz ilişkinizdeki güzel günlerin, mutlu anların hatrına, iyice düzeninizi oturtup, ilişkinizin mazide hoş bir anı haline gelmesine kadar görüşmeyin derim. Zaman herşeyi küllendiriyor, acılar soluyor yavrum, sen de seçimini yapmışsan sonuçlarına da katlanmalısın bundan böyle. Ayrıca duygularınız bu noktadayken görüştüğünüz takdirde, birbirinizi kırmasanız bile, bu senin kocana da, onun sevgilisine de haksızlık olmaz mı? Onları da bu denklemin içinde düşünmelisin, öyle kararını vermelisin kızım.


 

Muhterem Şeker anam! Ne olacak bizim LGBTİ milletinin hali? diye sormanın ötesinde, daha pratik şeyler sormakta yarar var tabi ki. Örneğin, yoğun yalnızlık ve bunalım dönemlerimizi atlatabilmeyi kolaylaştırmak için ne tür önerileriniz var acaba? Yanıtınız için şimdiden teşekkür eder, ali huzurunuzda reverans ederim…

Sevgili yavrum, güzel sözlerin için teşekkür ederim ama sorunda kendin hakkında hiç birşeyden bahsetmemişsin, derdin ne, neden yalnız hissediyorsun, neye sıkılıyorsun. Bu nedenle ben de ancak genel yazabileceğim. Soruna yanıt olarak git arkadaş edin, sevgili bul, ailenle daha çok vakit geçir, yalnız kalma, bir kursa yazıl, bir hobi edin, spor yap, zamanını bilgisayar başında geçirme, git bir temiz orman havası al, tatile çık, yardıma muhtaçlara el uzat, çocuklarla zaman geçir, hiç biri seni kesmezse bir psikologla görüş, kendini anlat, antidepresan yazsın vs. tarzında herkesin diyebileceği şeyler söyleyebilirim. Bunların hepsi aslında gayet yerinde öneriler ve kesinlikle salık verdiğim şeyler olmakla birlikte, bunları geçici, imkanının olmadığı veya asıl sorununun kaynağına inmeyen şeyler olarak görebilirsin. En iyisi sana bunalım hakkında içgörü sağlayacak pratik bir tavsiye vereyim, belki faydasını görürsün.

Bunalımın nedeni genelde hayatında hissettiğin bir eksiklik veya geleceğe dair oluşan umutsuzluktur. Bunu “bunalım = beklentiler – gerçekler” şeklinde basitleştirebiliriz. Yani, eğer beklentilerin içinde bulunduğun gerçeklerden daha fazlaysa ve bu arayı kapatma umudun pek yoksa, bunalım hissi doğuyor. dolayısıyla burada yapabileceğin iki strateji var. İlkinde gerçekleri beklentilerine yaklaştırabilirsin. Yani bir düşün, hayatında ne eksik, neyin eksikliğini hissediyorsun, onları bir yaz, belirle. Sonra da bu açıkları nasıl kapatırım diye bir plan yapabilirsin. Öte yandan kimi durumlarda kendi yaşamından beklentilerin, kendi kapasitenin üstünde şeyler olabilir, ya da gerçekten imkansız veya ancak çok uzun vadede gerçekleşebilecek şeyler olabilir. O zaman da yapman gereken beklentilerini düşürmek olmalı. Aslında kendinden beklentilerin olan çoğu şeyin sana başkaları tarafından dayatılmış, senin de bilinçaltı düzeyinde kabullendiğin şeyler olabileceğini hiç düşündün mü? Belki de gerçekten ihtiyacın yok tüm o heveslendiğin şeylere. Gerçekten neye ihtiyacın olduğunun bir muhasebesini yapabilir, “şunlardan şunlardan vazgeçiyorum, şunları da daha sonra işler yoluna girdiğinde düşünürüm, şu anda sadece şunların olması benim için önemli, onlar için de bütün gücümle çabalayacağım” diyebilirsin.

Kuzucum üzgünüm, bu kadar genel bir soruya ancak bu şekilde genel bir cevap verebiliyorum. Sıkıntılarının kaynağı konusunda fikir edinmek için kitapçılarda psikoloji kitaplarını da karıştırıp kendine uyduğunu düşündüğün kitapları alıp okumanı da salık veririm, içgörü sağlar sana, olur mu. sıkılma, bunalma canım, daha çok gençsin, önünde uzun bir hayat ve yapabileceğin pek çok harika şey var. yapamadıklarına değil yaptıklarına, yapmayı sevdiklerine ve yapabileceklerine odaklan derim. Öpüyorum yanaklarından.


 

Sigarayı bıraktım Şeker Abla, parmak uçlarım dahi karıncalanıyor. Madde yoksunluğu yaşıyorum hatta bence hayattan zevk almıyorum. Ben nasıl kahve sigara içicem Şeker Abla? Nasıl sabah o nikotini peşpeşe yemeden evden çıkacağım? Yok Şeker abla ne yapacağımı şaşırdım, sence alkol alırken de mi içmeyim? Sadece alkol alırken içsem bir şey olmaz di mi? Sek alkol mu alınır Şeker abla, insafa gel adamı dinden imandan çıkarma.. 12 yıllık bir an bile yanımdan ayrılmayan yarimden ayrıldım beni de anla…

Sevgili yavrum, seni öncelikle tebrik etmek isterim. Her ne kadar şu anda şikayetçi olsan da, hayatın ve sağlığın için çok önemli bir adım atmışsın. Bağımlılık çok fena bir şey, sadece fiziksel olarak seni tüketmiyor, psikolojik olarak da bir maddenin esiri olma duygusu insanın kendine güvenine çok iyi gelen bir şey değil. bu nedenle eğer hala içmemeye devam ediyorsan, kendini kocaman bir şekilde tebrik et.

Sigara bağımlılığı uzmanı değilim ama bence yapman gereken “sigarasız alkol nasıl gider” diye kayıplarına ahlanmak yerine olası kazançlarına odaklanman, onları düşünmen. Bu kazançlar ne olabilir diye kendine sor, “artık üstüm başım nefesim sigara kokmayacak”tan tut, “sigaraya harcadığım parayla bir ay içinde kendime bir tatil ısmarlayabilirim” gibi seni motive tutacak şeyler olabilir. Ayrıca sana Şeker ablandan pratik bir tavsiye, bir takvimde sigarayı bıraktığın günü kocaman bir kırmızı daire içine al, sonra da sigarasız geçen her bir sonraki günü de kırmızıya boya. Bir beş-altı gün dişini sıkarsan, bir noktadan sonra en büyük motivasyon kaynağın o kırmızı şeritte bir delik açmamak gibi bir kaygıya dönüşebilir, 21 gün boyunca buna devam edersen, bir bakmışın sigara hayatından çıkmış gitmiş. Ama tabii en önemlisi kafada bitirmek yavrum, “içmiyorum bunu artık, sağlığıma iyi gelmeyen birşeyi niye bile bile kendime edeyim?” diyebilmek.
12 yıllık yârimden nasıl ayrılacağım demişsin. Ne büyük aşkların bitişlerini gördü bu gözler, ne peri masallarıyla başlayan aşkların çirkin çekişmeli boşanmalara evrildiğini gördü. O yüzden hiçbir şey imkansız değil, en iyisi sana zarar veren yâri kesip çıkarmak hayatından, kanından. Bu arada hazır hayatında bir beyaz sayfa açıyorken gerçekten neden alkolü de çıkarmıyorsun? Yararı olmayıp zararı olan şeyler bunlar, ayrıca birbirini tetikleyen şeyler. Attığın bu güzel adımın devamını da başarıyla getireceğine eminim yavrum.


 

Sevgili Şeker abla, çok uzun süredir hayatımda biri yok. Bu süre zarfında günübirlik ilişki bile yaşamadım. Ben sevgili bulamayacak mıyım? Sorun bende mi yoksa? Neler tavsiye edersin?

Sevgili yavrum, derdini anlıyorum ama kendinle ve sıkıntınla ilgili çok az şey paylaşmışsın, durumunu hiç açıklamamışsın. Birini istemediğinden mi yok, istiyorsun ama insanlara güvenini mi kaybettin, yoksa kendine güvenin mi yok, bir sağlık problemin mi var, ilişki bulmak için arama zahmetine girmeye mi eriniyorsun, bana sıkıntının kaynağını söylemeden sana verimli şekilde yardımcı olamam yavrum.

Yine de sana bu konu hakkında şunu söyleyeyim, sevgili olmak için sevgi gerekir, sevgi demek karşılıklı güven, özveri, emek, koruma, fedakarlık, yardımlaşma, arkadaşlık demektir. Bir sevgilin olsun istiyorsan, karşına çıkan insanlardan bunları hakettiğini düşündüklerine bunları vermeye hazır olmalısın yavrum. Bunları sana verebilecek olanları da seçmeye çalışmalısın. Bir de, bir ilişkiye başlarken, eğer karşı taraftan bunun olabileceğine dair bir sezgi alıyorsan, sen baştan bu konularda eli açık ol, sevgini göstermekten çekinme. İnsanlar sevgilerini de, sevmeye ve sevilmeye ihtiyaçlarını da göstermeye çekinir oldular yavrum, oysa bunlar bizi insan yapan en önemli özelliklerimiz. “Yanlış mı anlar, korkutur muyum, beni şıpsevdi mi görür” gibi düşünceleri bir kenara bırakarak bu konuda biraz cesur davranmanı, gerçekten biriyle sevgili olmak istiyorsan öncelikle sevgini ifade edebilmeyi becerebilmeni tavsiye ederim. Tabii sevgiyi ifade etmek derken balkonunun altına geçip serenat yapmak, aşk dolu şiirler okumak gibi, karşısında aşkından salya sümük ağlamak gibi abartılı davranışları kastetmiyorum; kalbini açmak, beğendiğin özelliklerini belirten ufak sevgi sözleri, ara sıra yapılan ufak jestler, küçük fedakarlıklar ilişkinin ilk dönemleri için yeterli olacaktır. Bunları karşındaki yapmıyor diye yapmamazlık etme, karşındakinin bu konularda geri kalmasının arkasında pek çok neden olabilir. Sevdiği ve sevilmeye ihtiyaç duyduğu halde bunu ifade etmesini bilmeyen pek çok kişi var bizim toplumumuzda yavrum, sen bunlardan birisi olma derim. Böyle bir tutumun ne kilitli kalpleri açabileceğine inanamayabilirsin.

Son olarak şunu demek isterim, sevgilin yoksa ve çabaladığın halde olmuyorsa, bu durumu hayatının merkezine koyup kendini üzerek zamanını geçirme yavrum. Buna üzülmekle geçireceğin zaman yerine kendini başka konularda geliştirmeye bak, değişik ortamlara gir, becerilerini geliştir, farklı deneyimler yaşa, hayatını zenginleştirmek için uğraş. Sonunda öyle bir insan ol ki, seninle birlikte olmak istemeyen biri tam bir aptal olsun. Hayatın sunduğu pek çok farklı güzellik var yavrum, kendini iyimser ve hayata sıkı sıkıya bağlı tutarsan, yarattığın enerji elbette etrafındakileri de sana çekecektir.


 

Merhaba Şeker abla,
Mecburiyetten evlilik yaptım. Kadınım ve evlendiğim kişi biraz egolu ve inatçı birisi. Geçenlerde araba kullanırken beni yetersiz gördüğü için araba yüzünden bana bağırdı. Daha sonra iş inada binince aramıza bir soğukluk girdi. İnadına tahminimce evdeki işlere de pek yardım etmiyor. Bana gelince ben de onun gibi çok kinci ve inatçı biriyim. Haliyle kendisini de sevmiyorum düşünsene Şeker abla, evlendigim adamı yeterince sevmiyorum. Kin duymaya başladım. erkekleri sevmiyorum… Şimdi ben buna nasıl davranmalıyım? Bu adamın inadı, kini nasıl kırılır?

Sevgili kızım, evliliklerin ilk yılları zordur, alışma dönemi gerektirir, karşılıklı anlayış, çaba, alttan alma gerektirir. Anlattığın araba veya ev işleri sorunları aslında üstesinden gelinmeyecek şeyler değil, zamanla bir rutine oturur bu tür şeyler, bir yolunu bulursunuz. Ayrıca evliliğini götürmek istiyorsan, başka nedenler ile (örneğin ekonomik, toplumsal baskı, çocuk sahibi olmak istemek, ailenden kaçmak vs.) evlenmişsen, bazen çok da sevmediğin biriyle de evlilik yıllar boyu götürülebilir. Bunlar olmayan, hiç yaşanmayan şeyler değil, her evlilik de ruh ikizinle, aşık olduğun kişiyle, sevgi bağıyla yapılır, bunlar olmazsa o evlilik yürümez diye bir şey yok. Mecburen evlendim demişsin, eğer evlenmendeki neden devam ediyorsa, bu bu evliliğin devamına muhtaçsın anlamına geliyor. Eğer zıtlaşmayı sürdürdüğünde adamın da seni terketme gücü varsa, alttan alan, taviz veren taraf sen olacaksın güzel kızım. Bunu gurur meselesi haline getirme, bu dünyada herkes birşeylere katlanır. Kinciyim, inatçıyım deyip bu işi iyice hayatını zehir edecek şekilde zorlaştırmamanı tavsiye ederim. Evliliğinizdeki bu dengeleri bir gözden geçir, ona göre stratejini belirle. Bir ihtimal sen bu inatçı halini yumuşatıp, daha alttan alır davranırsan, eşinin de bunu görüp tavırlarını yumuşatma ihtimali var. Ama adamın karakteri hakkaten inatçı, kincidir, karakter değiştirecek mucize çözümüm yok maalesef. Öte yandan “ne biçim bir açmaza düştüm, ne bahtsızmışım ben” diye düşünüp kendini üzme kızım, hayat sürprizlerle dolu, evliliğinizdeki bu güç dengeleri ilelebet böyle kalacak diye bir kural yok. Gün olur devran döner, bir bakmışsın kariyerinde ilerlemişin güç pozisyonları tersine dönmüş ya da çocuğunuz olmuş ve çocukla beraber o inatçı adam yumuşamış, pamuk gibi biri olmuş ya da anası babası ölmüş, bu dünyada tek tutunacağı dalı olarak karısı kalmış, ona sarılmış, her şey olabilir hayatta. O nedenle gönlünü ferah tut derim. Ama kızım baktın o kadar da mecbur değilsin, bu evliliğin de yürüyecek durumu yok, artık katlanamaz duruma geldin, o zaman da hayatını o evliliğe götürmeye mecbur hissetme derim. Kadınlar olarak bizim bu tür durumları idare etme yetimiz daha güçlü kızım, durumu iyi tahlil edip kendin için en doğru kararı vereceğine eminim yavrum.


 

Merhaba. Ayı Sözlük’te dertlerimizi paylaşabileceğimiz Şeker Ablamızın olması beni mutlu etti.

Sevgili Şeker Abla, benim bir derdim var, daha doğrusu bir sorun. Şimdi söyle anlatayım. Ben iş yerimden bir arkadaşımın arkadaşıyla tanıştım. Hemcinsim olan biri. Bu arada resim çiziyorum. Bir arkadaşımı çizerken gözüm arkadaşımın arkadaşına takıldı, öyle bir dikkatimi çekti ki anlatamam. O an her şey durdu, ona doğru baktım, kilitlendim. Hemen tanışmak için masalarına oturdum, yerimde duramıyordum. Adını öğrendim, el sıkıştım. İşte o ilk dokunma anı beni heyecanlandırmıştı. Bakışları beni etkilemişti. O günden sonra sosyal ağlarda onu aramaya başladım. Facebook’a baktım, o mu değil mi bilemedim. 2 gün geçti buldum ve onu ekledim. Daha sonra iletişim kurmaya başladık. Ve bir gün buluştuk, onu çizdim. Daha sonra o bir gün apartına çağırdı, orada onu çizdim. Onu çizerken gözleri gözlerime değiyordu adeta. Kalbim, bedenim, hücrelerim bir hoş oluyordu. Kelebekler karnımda uçuşuyordu.

Gel zaman git zaman yine buluştuk arkadaş ortamında. Bakışlarını yakalıyordum, etkileniyordum. Bir gün birlikte konsere gittik, çok eğlendik. Erkek arkadaşının yanında olmasına rağmen benle ilgilenmişti. Önce bir baktı, sonra başını başıma koydu. O an kendimi bulutlarda uçuyor gibi hissediyordum. Konsere gittiğimiz zamanlarda bana çok yakın davranıyor ve çenemi okşuyor, beni seviyordu. Ben bunları yanlış anlıyorum belki de, bilemiyorum. Belki de ondan hoşlandığım içindir…

Neyse bir gün yine davet etti konser için. Gittim yanına. Beni gördüğünde çok özlemişçesine sarıldı, sanki bildiğin sevgilisine sarılır gibi. Ve zaman geçtikten sonra eve gidecektim, bana kal dedi, kalamayacağım dedim, eve gidiyordum artık. Sarıldık, beni bir öpüşü vardı, ağır ve yavaş yavaştı. Dudaklarının yanağıma değişi ateş etmişti, tenime alevler fışkırıyordu yüzümden, hala hiç aklımdan çıkmıyor.

Asıl soracağıma gelelim. Şimdi ben bu kızdan çok hoşlanıyorum fakat pek belli edemiyorum. Bir gün onunla beraber uyuduk. Ben dayanamadım ve o gece ona sarıldığımda göğüslerine hafif dokundum, ellerimi gezdirdim ama çok şiddetli değildi. Açıkta kalmış olan tenine dokundum, göbeğini okşadım, daha sonra arkasından sarıldım, yaklaştım. Yalnız ona zarar verecek hiç bir şey yapmadım. Saçındaki şampuan kokusu beni etkiledi. Gece boyunca saçının kokusunu içime çektim. Ve sonunda ensesinden öptükten sonra olan oldu ve kalktı tuvalete gitti. Geldikten sonra da üstümdeki yatağa yattı uyudu. ”Ne oldu rahatsız mı ettim seni?” dediğimde ”hayır uyuyamadım” dedi. Sabah oldu, hiç bir şey olmamış gibi pazar sabahı birlikte yola çıktık, koluma girdi, “güzel bir sabah, hava çok güzel” dedi, mutlu bir şekilde yol aldık. Bir kafeye oturduk kahvaltımızı yaptık, hesabı ödedim. Oradan uzaklaştık. Daha sonra da çay bahçesine gittik ve kitap okuduk. Çayımızı yudumladık. Güzel bir gün geçirdik, sonunda da fotoğrafla bunu taçlandırdık. Instagramına birlikte çekildiğimiz fotoğrafı koydu.

Bir gün resim kursuna gidiyordum, beni aradı ve dedi ki: ”balığa gidiceğiz xxx seni de çağırıyor, tabii ben de” dedi, ben de kabul ettim, gittik. Bir erkek arkadaşı daha vardı, kankaları oluyor, arabalarıyla beni aldılar, gittiğimiz yerde güzel vakit geçirdik, yine bana yakın davrandı, bir iki defa saçımı okşadı, ”aaa başın ne kadar küçükmüş senin” dedi ve güldü. Ertesi gün için konuşmuştuk xxxx ile, bende kalacaktı. Hatta film izleriz demişti. Ve o gün geldi, bana gelemeyeceğini, bir arkadaşının doğum günü olduğunun geç haberini aldığını söyledi. Biraz kırıldım tabii ama belli etmemeye calıştım. Bir kaç gün geçti dışarda buluşmak için konuştum onunla, hastayım dedi, bir gün sonra dışarıda olduğunu gösteren check-in’ini gördüm. Bir iki defa daha gördüm başkalarıyla bulustuğunu. Sorarım şimdi bi insan hastaysa neden sana bahane edip gelmez ve başkalarıyla buluşur. Ve hemen ne çabuk da iyileşti. Whatsapp’tan mesaj attım ona, iyileşip iyileşmediğini sordum, nasılsın diye. Biraz daha iyi olduğunu söyledi. Yoksa beni salllıyor muydu o geceki yaptıklarım yüzünden? Demek istediğim şu ki; xxxx ile uyuduğum gece ona yaptıklarım onu rahatsız mı etti? Benden kaçmak mı istiyor? Anladı mı beni? İşte bu sorulara cevap arıyorum. Benimle görüşüyor zaman zaman ama bu olaydan sonra kendini çekti 🙁 Ben şimdi ne yapayım Şeker Abla, yardım et akıl ver ne olursun? Bu kız 21 yaşında ben 26 yaşında, hemcinslerinden hoşlanan biriyim. Ki beni bilmiyor. Ondan hoşlanıyorum, arkadaşlığını da kaybetmek istemiyorum onun, hem dostum, sırdaşım, arkadaşım, hem de benimle bir şeyler paylaşmasını istiyorum, bana sevgisini versin benim gibi. Biliyorum çok zor 4 aydan beri arkadaşız onunla, onu seviyorum. Sevdiğimi de söyledim, o da söyledi ama tamamen arkadaşça olduğunu biliyor. Bana yol göster lütfen, yardımına ihtiyacım var. Bu konuda kendimi çok üzüyorum ve kimseye anlatamıyorum. En kısa zamanda dönersen mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler.

Sevgili kızım, bana içini döküp derdini paylaştığın için teşekkür ederim. Yazdıklarını dikkatlice okudum. Sıkıntını, anlattığın kadarının sağladığı kısma dışarıdan bakarak, objektif olarak yorumlamaya çalışacağım.

Sevgili yavrum, bu yaşlarda böyle heyecanlar yaşaman çok normal, çok da güzel şeyler yaşamışsın. Anladığım kadarıyla bir ressamsın, sanatçısın. Sanatçılara hep imrenmişimdir çünkü onlar sıradan insanların göremediklerini görür, hissedemediklerini hissedebilirler, duygularını çok derin ve coşkulu yaşarlar. Fakat bu durumun tehlikeleri de oluyor işte, duygularına çok kolay kapılıp gidebiliyorlar.

Kızım, büyüğün olarak açık açık düşündüklerimi söylemem gerekir. Anlattığın kadarı ile, romantik duygular hissettiğin bu kızla hislerinizin karşılıklı olabileceğini söylemek çok zor. Belki cesaretimizi toplayıp açık açık sormadan hiçbir zaman yüzdeyüz emin olamayız, hatta bir ihtimal o bile kendi cinselliğinin sınırlarını henüz keşfetmemiş biri olabilir, yine de duruma bakılırsa bu kızın hemcinslerinden cinsel anlamda hoşlanıyor olma ihtimali düşük görünüyor ve sana karşı hisleri gerçekten arkadaşlık düzeyinden öte değil. İnsan bir başkasından hoşlandığında, onun her türlü düşünülmeden yapılmış ufak hareketini farklı yorumlamaya, kendi hislerine yontmaya açık oluyor, hatta böyle olabileceğini kendin de bazı durumlar için söylemişsin. Muhtemelen o gece olan biteni gerçekten hiç farketmedi, bir gün hasta yattıktan sonra gerçekten ertesi gün iyileşti ve dışarı çıkabildi vs. Sen de kendi kendine pimpirikleniyor olabilirsin. Bir de insan birisinden hoşlanıp da bunu bir şekilde ona ifade edemezse, bir süre sonra içinde kalan bu duygular nedeni ile karşı tarafı farklı konular ile aşırı darlayıp sıkmaya başlayabiliyor, belki de son zamanlardaki bu seni atlatıyor gibi halleri ondan kaynaklanıyor da olabilir.

Kızım, bu dediklerimi gözönüne al fakat sana tavsiyem, bu kızla olan durumunu uzun süre boyunca ikilemde bırakmaman. Bu şekilde sürüncemede bırakmak seni çok yıpratacak, aranızdaki samimiyete de zamanla zarar verecektir. Maalesef hem bir taraftan ciddi şekilde hoşlanıp bir taraftan da arkadaşlığımız bozulmasın diye dikkatli davranamazsın, açılamamak seni bir süre sonra yer bitirir. Bana danışanlara hep gerçekten birinden çok hoşlanıyorlarsa, reddedileceklerini bilseler bile mutlaka münasip ve edepli bir dille bunu karşı tarafa açmalarını tavsiye ederim. Emin ol insanlar yaş alınca geçmişe dönüp baktıklarında “keşke ona duygularımdan bahsetmiş olsaydım” derler ve pişmanlık duyarlar, bunu yaşamanı istemem. Dürüstlük ve samimiyet güzel erdemlerdir, hele birine böyle güzel hisler besliyorsan. İnsanlar yaşlandıklarında yaptıklarından değil, yapmadıklarından pişmanlık duyarlar. Bu nedenle yalnız kaldığınız bir vakitte, hislerini onun seni anlayabileceği kadar açık fakat seni olası bir duygusal karşı saldırıda fazla zedelenebilir kılmayacak denli kapalı olarak, dozajında bir şekilde ifade etmeni tavsiye ederim. Eğer karşı taraf gerçekten sevgine değer birisiyse, zaten sana benzer duygular beslemiyor olsa dahi senin duygularına anlayış ve empati gösterecektir. Eğer bunu yapmak çok zor geliyorsa, senin durumunu bilen bir ortak arkadaşınız varsa, ondan aranızdaki duyguyu münasip bir yolla iletmesini rica edebilirsin. Yalnız durum bu kadar muğlakken, duygularının karşılıksız çıkma ihtimaline kendini mutlaka hazırla, ondan sonra harekete geç.

Sevgili yavrum, karşılıksız duygular yaşama ihtimalinizi azaltmak için, eşcinsel gençlerimize öncelikli olarak cinsel yönelimini bildikleri kişilere duygusal açıdan yaklaşmalarını tavsiye ediyorum. Zira rastgele gittiğinizde, heteroseksüel birileriyle karşılaşma olasılığınız her zaman çok daha yüksek olacak ve kendinizi kaptırırsanız bu size sadece acı verecektir. İnternet gibi LGBT bireylerin başına gelmiş belki de en iyi şeyin olduğu bu çağda, bu nimeti kendinizi tehlikeye de atmadan güvenli şekilde kullanarak, çok daha az çabayla sizin gibi hemcinslerinden hoşlanan başka kişileri bulmanız mümkün. Daha sağlıklısı ise LGBTİ bireylerin beraber olduğu sosyal ortamlarda bulunmak, beraber birşeyler ortaya çıkarmak, o şekilde sağlıklı ilişkiler kurmak. Maalesef ülkemizde bu gibi ortamlar LGBTİ dernekleri dışında çok sınırlı fakat yurtdışındaki gibi farklı alternatifler geliştirmek de yine sizin elinizde (LGBTİ tiyatro kulübü, LGBTİ futbol takımı gibi).
Umarım yardımcı olabilmişimdir yavrum. Öpüyorum seni güzel gözlerinden ve mutluluklar diliyorum canım.

2. SAYI
HOMOJEN
Okumak İçin Tıklayın!
İndirmek İçin Tıklayın!